Şike, bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı yapılan anlaşmadır.
Teşvik ise belirli bir ekonomik veya sosyal amaca ulaşabilmek için maddi destek ve hukuki kolaylıklar biçiminde verilen ödüldür.
Sportif anlamda teşvik primi de; bu tanım doğrultusunda, başka bir takımın oyuncularına oynayacakları müsabakayla ilgili, üçüncü takımlar yararına bir performans ortaya koymaları ile oynayacakları maçı kazanmaya yönelik motive etme çalışmasına karşı verilen kayıt dışı para veya menfaatlerdir.
6222 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun” ile bu fiilleri ceza yaptırımı altına almıştır.
Şike ve Teşvik Suçu
6222 S. Kanun md 11/5 bendine göre, teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi ile ilgili suçun, şike suçunun cezasının yarı oranında indirilmesini sağlayan bir madde olarak düzenlenmiştir. Yani cezai bir müeyyidesi var. Teşvik primi, şikeden ayrı olarak, başka bir takımın oyuncularına oynayacakları müsabakayla ilgili, üçüncü takımlar yararına bir performans ortaya koymalarıdır. Açıkça, üçüncü takım menfaatleri için, maçı kazanmaya yönelik motive etme çalışmasına karşı verilen kayıt dışı para veya menfaatler olarak tanımlanabilir.
Buradaki can alıcı nokta: Kanun sadece, “üçüncü” bir kişinin/kulübün, müsabakanın taraflarından birine, “galibiyet” sonucu alabilmesi için teşvik primi vermesini (ya da vaat etmesini) cezalandırmaktadır.
Vaat etmesi!!
Şimdi, ülkede bütün suçlardan dolaylı mağdur suç ve ceza koyma erkinin sahibi devlet olmaktadır. Burası önemli!
O zaman, mağdur kulüpler, futbol müsabakalarında şike veya teşvik primi suçlarında, aleyhine şike yapılan veya teşvik primi verilen kulüp açılan kamu davasına katılabilecek mi? Bu çok önemli bir soru.
CMK 237/1 maddesi uyarınca, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler (mağdur) ile malen sorumlu olanlar açılan kamu davasına katılabilmektedirler. Şike veya teşvik primi nedeniyle şampiyon olamayan bir futbol kulübü, bu suçlar nedeniyle zarar gördükleri ve pek çok mali olanaktan yoksun oldukları için davaya katılabilmelidirler. Yani, şike veya teşvik primi uygulamasından zarar gören kişiler suçun mağduru değil, fakat suçtan zarar görendir.
Bu yasal tanımlardan sonra bazı fiili durumları incelemekte yarar var. Çünkü, ortada kimsenin ses çıkartmadığı başarıya endeksli vaatler silsilesi yatmaktadır.
İrfan Can Transferi
Fenerbahçe Spor Kulübünün İrfan Can transferi için yaptığı açıklama şöyleydi:
NTV Sporun 31-01-2021 tarihli haberine göre: Transferde geleceğe dönük ek ödeme taahhütleri bulunduğu aktarılarak, “Transfer bedeline ilaveten, futbolcunun kulübümüzde oynadığı süre boyunca gerçekleşecek sportif başarılarımıza bağlı olarak, azami 1 milyon avro+KDV bonus bedeli Medipol Başakşehir’e ödenecektir…
Sabah Gazetesinin 4-2-2019 tarihli haberinde, “Diagne fazlasıyla pahalıya mâl oldu. Sarı-kırmızılı kulüp, 10 milyon Euro nakdin yanı sıra Kasımpaşa kaynaklarına göre şampiyonluk halinde 3 milyon Euro daha bonus ödeyecek.”
Sabah Gazetesinin 30-12-2020 tarihli haberine göre: “Fenerbahçe şampiyon olursa Kasımpaşa’ya 2,5 milyon Euro bonservis bedeli ödeyecek.”
Her üç transferde de transfer yapan takımların transfer yaptığı takımlara şampiyon olmaları halinde bir maddi vaatte bulunuyorlar. Yukarıda yazılan kanunun içinde özellikle, açıkça ‘vaat’ kelimesinin altı çizilmişti.
Bir şeyi daha açıklamak lazım ki karışıklığa neden olmasın: Eğer Beşiktaş veya Fenerbahçe veya Galatasaray, PTT 1. Lig takımlarından birinden bir oyuncu transfer ederlerse ve o oyuncunun oynadığı süre üzerinden takıma katkısı oranında bir ek bedel ödemeyle ilgili sözleşmeye bir madde koymak istemeleri normaldir. Bu anlaşılabilir bir şey…
Çünkü, farklı statüde iki ayrı liglerden bahsediyorum. Ama, aynı ligde oynayan ve hem birbirleriyle hem de şampiyonluğa oynayan diğer rakip takımlarla karşılaşmaları olacağından, bu durum, etik ve ahlaki açıdan doğru olmadığı gibi, ilgili kanundaki yapılan tanımlar doğrultusunda fiili bir durum yaratmaktadır.
TFF Etik Kurulu’nun Görevi
TFF Etik Kurulu ve Disiplin Kurulu bu konuda ivedilikle ilgili yasalar üzerinden önlem alması ve soruşturma açması gerekir.
UEFA ülkelerin iç işlerine karışmayabilir ama soruşturma açıp sürecin takipçisi olduğunda ortaya çıkan sonuçlar neticesinde, eğer böyle bir fiili durum söz konusuysa; şampiyon olan takımı kendi organizasyonu olan Şampiyonlar Ligine almamalı.
Zaten bu ceza fazlasıyla yeter…
Futbolda bir aşama yapmayı, eşit ve centilmence rekabeti istiyorsak o zaman bu haksız rekabet koşullarının ortadan kaldırılmasına her kulübün onay vermesi gerekmektedir.