Katil Yeşil ve beyaz Toros

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Katil Yeşil ve beyaz Toros" başlıklı yazısı;

Futbolun politik ve ekonomik açıdan etkilenmeye açık olmasının dayanağı, insanlara sağladığı aidiyet ve kimlik edinme duygusunun toplumda geniş etkilere sahip olması. Bu güç günümüzde artık çok farklı bir boyuta ulaştı.

Öncelikle şunu belirteyim ki Türkiye’de futbolun nasıl siyasi bir oyun olduğunu Bursaspor-Amedspor maçı üzerinden yorumlayan Fatih Yaşlı Hoca, Siyaset Bilimcisi olarak önemli bir katkıda bulundu. Bu çok değerliydi. Çünkü, Spor Bilimcisi olarak bu alana girme zorunluluğu bir yere kadar yeterli oluyor, sonrası için sıkıntıydı.

Aynı konuya bağlı olarak ben de kendi alanım üzerinden devam edeceğim. Futbol, ortaya çıktığı dönemden itibaren taraftarlık kapasitesi bakımından, politik alan içinde yaptırım gücüne sahip olması bakımından ve ekonomide edindiği yer bakımından diğer spor dallarından farklı olarak ilgi görmüştür.
Futbolun sahip olduğu yuvarlak cismin hipnotize etkisi seyirci potansiyelini arttırdığı gibi, sadakat duygusunu da elinde tutmaktadır. Haliyle, bu etki toplum üzerinde politik tasarruflarda bulunmak isteyen kişilerin de iştahını kabartmaktadır.

Futbolun politik ve ekonomik açıdan etkilenmeye açık olmasının dayanağı; insanlara sağladığı aidiyet ve kimlik edinme duygusunun toplumda geniş etkilere sahip olmasıdır. Futbolun bahsedilen bu gücü günümüzde artık farklı boyuta ulaşmıştır.

Futbolun Kullanımı

Futbol, özellikle küreselleşme süreci içinde bir endüstri haline gelmesi sonucunda; futbolun doğasındaki masumiyet büyük değişimlere uğrayarak, küresel dünyanın yeni değerlerine maruz bırakılmıştır. Küresel aktör haline gelen futbol, özellikle milliyetçi, ırkçı ve cinsiyetçi söylemler üzerinden ve elindeki potansiyel bakımından politik olarak ideolojinin merkezi olmaya başladı.

1980 sonrası dünyada (bizde faşist ihtilalle nasibimizi aldık) hâkim olmaya başlayan küreselleşme olgusu ve bu olguya eşlik eden neoliberal politikalar bunda büyük bir rol oynamakla birlikte, başta ekonomi olmak üzere hemen her alanda birçok değişimi-sömürüyü beraberinde getirdi.

İlk Müdahale

Burada bir örnek vermek istiyorum. Hatırlayacaksınız, Ankaragücü Türkiye Kupası’nı 2.ligde olmasına rağmen kazanması neticesinde, Kenan Evren’in talimatıyla tüzük değişikliği yapılarak 1.lige çıkartılmıştı. Çok da kolay oldu!

Bu ilk müdahale ile birlikte, futbol, artık kullanılabilir bir enstrüman olarak açık pozisyona düşürülmüştü.

Cumhuriyet değerleri çerçevesinde ticari hesabın dışında yıllarca tutulan eğitim ve sağlık politikaları piyasa mantığına hapsedilmesiyle birlikte, futbol da küresel politikaların kapsamına alınıp genelleştirilerek tek tip küresel kültüre dönüştürüldü.

Sözü edilen durum, futbolun iç mantığında, oyun kurallarında ve futbolun şekillendirdiği birçok değerde büyük değişimlere yol açmasıyla futbolu doğasından uzaklaştırıldı. Artık piyasa ekonomisinin mantığı tarafından şekillendirilmeye başlandı.

Tehlikeli Girişimler

Futbol piyasasının bu kadar genişlemesinde, dijital platformun, kulüplere sağladığı yayın geliri nedeniyle, kulüpler tarafından büyük bir finansal kaynak oluşması ve medya ile girilen bu ilişkinin sonucu olarak yayın gelirlerinin yanında, büyük bir izleyici potansiyeli nedeniyle artan sponsorluk ve reklam geliri değişimin ve genişlemenin ana nedeni olmuştu. Açık pozisyondaki futbol parasal olarak genişlemeye başlamıştı ki bu çok tehlikeliydi!
Neden mi?..

Türkiye’de doksanlı yıllarda ağır çatışma ortamında kurulan bir takım illegal derin örgütler, siyaseti etkisi altına alacak şekilde bir güç oluşturmaya başlamışlardı. Özellikle kumarhanelerin kapatılmasıyla ve genellikle uyuşturucu üzerinden elde edilen kara paranın alan aramasıyla birlikte, bu örgütlerin hareket kabiliyetini sağlayacak yeni alana ihtiyaç vardı.

İşte bu dijital platform ile reklam ve sponsorluk üzerinden elde edilen yeni gelir kalemlerinin futbolun içine girip ciddi bir işlem hacmi yaratması, ‘Susurluk’ denen örgütün bu alana hâkim olmasına neden oldu.

Futbol-medya ilişkisi ‘Susurluk’ örgütü ile karşılıklı çıkarlar üzerinden şekillenen-ki bugün daha da belirgin olan-bir kazan-kazan ilişkisine girmesi, o dönem için adeta bir sadet zinciri kurulmasını sağlamıştı. Çünkü, gücü elinde tutan örgüt, medyayı futbolu yönlendiren bir baskı unsuru haline getirmişti.

Pandora’nın Kutusu

Artık Pandora’nın kutusu açılmıştı… Başta da belirtildiğim gibi, büyük kitleler üzerinde etkide bulunan futbol, bu tip örgütlerin de hakimiyeti nedeniyle politik mekanizmaların ilgisini çekmekte ve onlar tarafından ideolojik aygıt olarak kullanılmaktaydı.

İşte o dönem milliyetçilik söylemleri üzerinden oluşturulan derin politikalar ile toplum kollektif şuur çerçevesinde konsilde edilirken, bu örgütte dönemim askeri ve siyasi ilişkiler neticesinde yeni bir alan yakalamıştı. Statta posteri açılan ‘Yeşil’ denen uyuşturucu kaçakçısı-katil ile, yargısız infazlarda kullanılan ‘Beyaz Toros’ arabaları o dönemde Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde kullanılan suç araçlarıdır.

Bursaspor-Amedspor maçında ortaya çıkan olayların derinliğine baktığınızda, Yeşil’in ve Toros’un posterlerinin kullanılması, sürecin nereden kaynaklandığı çok net belli ediyor. Bugün bile bu söylemleri ve uygulamaları kullanmak zorunda kalan, aynı zihniyette bir yönetim mekanizmasının olması, kullanılan aparatların hala geçerli olduğunu göstermektedir. ‘Tribünlerdeki olayları sosyolojik, politik ve tarihsel derinlik olarak incelemek gerek’. Çünkü, Amedspor politik avantaj için düşmanlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Unutmayın ki ulusal kimliği olan ‘İstiklal Marşı’ statlarda söyletilmeye ilk defa o dönemde başlatılmıştı ve hala da devam ediyor.
‘Althusser sporu, tıpkı din, eğitim, hukuk, basın yayın organları gibi, kültürel alanı dönüştüren ve kitleleri manipüle eden ideolojik bir devlet aygıtı olarak tanımlamıştır.’

Nitekim faşist rejimler tarafından yönetilen dönemlere baktığımızda, hilafsız her diktatör genel olarak sporu ve özel olarak futbolu ideolojisinin taşıyıcısı olarak kullanmıştır.

“İnsan ilişkilerinden politik ve dinsel ideolojilere kadar birçok şeyin değiştiği bir dünyada, insan için tek güvenli yer tutan şey takım tutmak kalıyor. Futbol insanı sıkıntılarından uzaklaştırıyor” Zani, Kirchler

Küreselleşme olgusu ile birlikte sosyal yaşamı düzenleyen aidiyet kalıplarının bozulması insanların açığa düşmesine ve yalnızlık korkusu üzerine hiç olarak kendisini algılamaya başlamasına neden olmuştur. İdeolojiye dayalı kimliklerin yerini yöresel kimliklerin ve aidiyetlerin alması ki bunların kökeni inanç ve milliyetçilik üzerinden oluşan feodal saplantılardır. Baskıyı oluşturan bu enstrümanlar futbolun söz konusu etkisinden daha da şekillenmektedirler.

Korunuyorlar

Bu şekillendirme sonucunda bizim toplumun içinde ve statlarda ortaya çıkan ve önü açılan ‘lümpen’ yapı, günümüz için tribünlerde konsilde edilerek ve şiddet aparatı olarak kullanılacak en büyük tehlikedir. Tabii ki her zaman korunacaklarını biliyorlar!

Futbolun diğer yaptırımı olarak, kapitalist yapı içinde bir ‘afyon’ işlevi görmesinden dolayı toplumu politik, kültürel ve ekonomik sorunlardan futbol tartışmalarına çektiği görülmektedir. Böylelikle günlük toplumsal olgular ikinci plana itilmektedir.

Depremde kaç kişi öldü?

Exit mobile version