Küçükken seyrettiğim dizilerden biri de ki benim jenerasyonum içinde herkesin hatırlayacağı “Uzay Yolu” isimli diziydi.
Hayatları uzay gemisi içinde geçen bir ekibin, her dizide galaksi içinde karşılaştıkları olumsuz olaylar karşısında, süreci nasıl olumlu hale çevirip, hayatta kalarak geminin ve kendi yaşamlarının devamlılığını sağladıkları üzerine aksiyon da içeren farklı senaryoları vardı.
Tabii o zaman için uzayla ilgili bugünkü kadar geniş bilgilere sahip olunamadığından ve iletişim ağının bu kadar kuvvetli olmadığından, uzay ile ilgili meraklarımızı bir nebze giderecek içeriklerin olması bizler adına bilgi ile alakalı bir kaynak niteliğine de sahipti.
Geminin kaptanı vardı ‘Kaptan Kirk’. Kaptan Kirk Yıldız Gemisi Atılgan’ın kumandanıydı.1970 yıllarda Siyah beyaz ekranda seyrettiğimiz dizi 23. yüzyılda geçiyordu (!). Kaptan Kirk ve ikinci kaptan Mr. Spock’ın yönettiği ki o zaman evlerin çoğunda ev telefonu yokken Mr. Spack kaptan Kirk’ü gitmek istediği yere ışınladığı Atılgan gemisi ve mürettebatının maceralarında, Kirk her türlü zor durumda gösterdiği zekâ, kararlılık ve ödünsüzlüğüyle tanınırdı. Bu tavırları sayesinde her sorunun üstesinden gelmeyi başarmaktaydı. Bu da bizi mutlu ederdi.
Kaptan Kirk üzerinden gelmek istediğim nokta, lider olmanın da çok belirgin parametrelerinin olduğudur. Bu parametrelerin uygulama alanı bulması sayesinde lider ortaya çıkmaktadır. Bizim için bu parametreler kaptan Kirk ile başladı diyebilirim.
Bu parametrelerden en belirgini kriz anında gösterilen yönetim becerisidir. Krizi yönetme becerisi; var olan yeteneklerin ortaya çıkacağı ve sonucun etkilerinin yanında ve etkilediği kitlenin varlığına ve yaşadıklarına yaşayacaklarına rağmen, bu yeteneğin ne olduğunu belirlemesi açısından çok önemli bir alandan bahsediyorum.
Danimarka-Finlandiya maçında Christian Eriksen’in yaşadıkları tabii ki bir senaryo değildi. Yaşadıklarının her dakikasının bir sonucunun olduğu gibi, her sonucun dışarıya bir yansıması oldu.
Tüm dünyadaki futbol severleri çok derinden etkileyen ve insan hayatının söz konusu olduğu, bir insanın ölüm ile yaşam arasındaki ince kırmızı çizgi üzerindeki varlığının başkalarının süreci ve sürecin yönetmesinden dolayı, yaşamın devamından veya bitişinden söz edildiği bir kesitler zincirinden bahsediyorum.
Sürecin en belirgin resmi, herkesin kendi alnıyla ilgili sorumlulukları alması ve bu sorumlulukları yerine getirmedeki sakinliği ve çalışma ortamının sağlanmasıydı. Yani sürecin yönetilmesiydi.
İşte tüm bu resmin içinde, bir kaptan ve lider olarak tanımlayacağımız kişi tarafından, sürecin doğru bir şekilde yönetilmesi sayesinde ara kesitlerle beraber tamamında istenilen sonuca ulaşılmıştır. Simon Thorup Kjaer…
Öncelikle ilk etapta takım arkadaşlarının alması gereken sorumluluklarını belirlemesi, arkasından sağlık ekibinin rahat çalışabileceği bir ortamı sağlaması, hakemler ile kurduğu diyalog, kendi antrenörü ile kurduğu diyalog ve Eriksen’in karısı ile kurduğu diyalog ile herkesin belli olan yapabilecekleri ortamının sağlamayla ile ilgili yönetim becerisi…
Bir maçı kazanmayla ilgili içine girilen bir krizden bahsetmiyorum. Aksine, takım arkadaşının ölüm-kalım savaşı içine girdiği bir sürecin yönetilmesinden bahsediyorum.
Yüz yıllık kulüplerimizin, tüm tarihsel derinliğine karşı, günümüz koşullarında saha içinde veya saha dışında yaşanan bir krizi yönetmede veya önlemede ortaya koydukları yetersiz veya çıkara dayalı kaygı tavırlarını görünce, krizin bir parçası olarak sürece dahil olmaları bir kriz ortamının yönetilmesindeki açmazları nedeniyle, bu kadar büyük çaplı bir kriz ile karşılaşıldığında kimin nasıl bir tavır alacağı ile ilgili kaygı taşımamak elde değil.
Ki bu yüz yıllık kulüpler, içlerinde her zaman iyi bir lider ve kaptan çıkarmada başarılı olmuş bir tarihe sahiptirler. Bunların hiçbiri tesadüf değildir. Futbolun çok yönlü etkileşime açık formatta olması ve komplike bir oyun olması nedeniyle, süreçleri sadece mesleki yeterlilik üzerinden tartışmanın yetersiz olacağı çok net olarak belirgin bir hal almıştır.
Bu kadar geniş bir etkileme açık futbolu ‘yönetme becerisi’ hem saha içinde hem de saha dışında mesleki unsurları uygulamak adına en belirgin etken olmaktadır. Kjaer ve takım arkadaşlarının süreç sonrası gelebildikleri yer bakımından, futbol içindeki tavır ve sorumluluklarını yönetmedeki becerileri de son derece önemlidir.
Sadece yaşanılan bu süreç içindeki Simon Kjaer değil, mesleki unsurları yönetmedeki beceri sayesinde Mancini de buna en iyi örnektir.
Ağır bir yüzleşme bir değer ortaya çıkartabiliyorsa, bizim yaşadığımız basit yüzleşmelerdeki ortaya çıkan sonuçların yetersizlikler bakımından bizim gerçekten kaygılı olmamız gerekmektedir.
Aksi halde zaten battık…
Müslüm Gülhan / NationalTurk