Yıllardır süren ‘Fulya Davası’ gündemden düşmüyor
Hürser Tekinoktay BirGün'e konuştu: Fulya davası ‘Ahmet Dursun, Seba gitsin’ ile başladı
Ahmet Nur Çebi’den geçtiğimiz hafta sonu BJK Mali genel kurulunda “Fulya Davası’nın da ki tahkimin sorumlusu Oğuz Çarmıklı ve Fikret Orman’dır” demesi üzerine gözler yine uzun yıllardır gündemden düşmeyen Fulya Davası’na çevrildi.
Ahmet Nur Çebi: “Bir Fulya sardılar gidiyorlar. Ben elimden geleni yapıyorum. 95 milyon Dolar, sözleşmenin karşılığı olarak gözükmese dahi, sözleşmenin arka sayfalarında ‘Bu durum aslında 48’e 52’dir’ diyor. Başkanın aile avukatı, kulübün avukatıyla beraber, Oğuz Çarmıklı ve Fikret Orman’ın telefonda konuşulmasıyla tahkim kurulu oluşturulmuştur” demişti.
Ahmet Nur Çebi’den geçtiğimiz hafta sonu BJK Mali genel kurulunda “Fulya Davası’nın da ki tahkimin sorumlusu Oğuz Çarmıklı ve Fikret Orman’dır” demesi üzerine gözler yine uzun yıllardır gündemden düşmeyen Fulya Davası’na çevrildi.https://t.co/aqQSCHrTIX pic.twitter.com/lMwUVcR49B
— NationalTurk (@nationalturkcom) January 7, 2022
Çebi’nin bu sözleri üzerine Fulya Davası ile ilgili olarak davayı açan ve çok uzun yıllar takip eden Hürser Tekinoktay ile bir söyleşi yaptı.
Beşiktaş’ın son genel kurulunda başkan adayı olan ve siyah-beyazlı kulüpte beş yıl antrenörlük yapan Hürser Tekinoktay, Fulya davasıyla ilgili konuştu. Tekinoktay, “Süleyman Seba’nın emekleri heba edildi” diyor.
Hürser Tekinoktay BirGün’ün sorularını böyle yanıtladı.
Hürser Tekinoktay Fulya Davasını 2008’den 2019 tarihine kadar bizzat tüm davalara girerek takip etmiş ve sonuçlanana kadar da davadan elini çekmedi. Beşiktaş’ta 5 yıl altyapı antrenörlük yapan Tekinoktay, Beşiktaş’a birçok futbolcu kazandırılmasına ciddi katkı sağladı. Divan ve kongre üyesi olan iki kez başkan adayı olarak seçimlere katılan Tekinoktay BirGün’ün sorularını yanıtladı.
►Tüm spor kamuoyu artık Fulya davasını sizin ve arkadaşlarınız sayesinde tanıyor. Fulya projesi ilk defa Süleyman Seba’nın söylemiyle ortaya çıktı ve ne olduysa ondan sonra oldu…
Evet Fulya Projesini ilk kez Süleyman Abi dile getirmişti. Süleyman Seba başkanlığı döneminde 5 Süper Lig, 4 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası, 6 Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası kazandı. Böyle müthiş bir başarı ve istikrar dolu bir dönem değil Beşiktaş’a ülke futbol tarihine gelmedi bir daha da geleceğini sanmıyorum. Süleyman Abi’nin son 5 yılının bizzat onun döneminde görev yapan birisi olarak süreci oldukça yakından takip edenlerden birisiyim. Süleyman Abi aslında sadece erişilmesi güç olan rekorları ve başarıları ile tarihe geçmedi. Özellikle 1980’li yıllarda elinde avucunda hiçbir şey olmayan kulübü çok kısa zamanda tesis zengini yaptı.
“Süleyman Abinin (Seba) 2 ideali vardı”
Sıraselviler’den GSMG kiracısı olarak 2 küçük göz odadan aldığı kulüp binasını Akaretlerdeki dev BJK Plaza’ya taşıdı oranın sahibi oldu. Fulya Stadı ve Şan Ökten Kamp Tesisleri, Yeşilköy, Pendik ve Çilekli tesisleri, BJK Koleji yapılırken, BJK İnönü Stadyumu da 1998’de 49 yıllığına Beşiktaş’a devredildi. Tüm bunlarla birlikte Süleyman Abi’nin 2 hedefi vardı. Bir tanesi aynı Akaretlerdeki gibi Fulya’da büyük gelir yaratacak bir projeyi gerçekleştirmek istiyordu. Özellikle projeden elde edilecek yıllık kira gelirleri profesyonel takımın yapacak tüm transferlerini karşılayacağını ifade ediyordu. Çünkü denk bütçe prensiplerini en ön planda tutan Süleyman Abi Alan Walsh gibi daha mütevazi bütçeli transferler yapmak zorunda kalıyordu. 1989 yılı sonunda o zamanlar 3.lig takımlarından biri olan Bristol City’den Alan Walsh’ı transfer etmiştik. Walsh’ın transfer edildiği yıllarda 33-34 yaşlarında olmasına rağmen 3 kupa kazanılmasına katkı yapmasının yanında Süleyman Abi için askerlik arkadaşını almış diyorlardı.
“Sadece Beşiktaş için değil Türkiye için ‘Üniversite ve Fulya Projesi’ çok önemliydi”
Tüm Türkiye borç içindeyken tek borcu olmayan ve Süleyman Abi’nin ideali Fulya Projesiyle birlikte çok büyük bir ticari hacim yaratacak Beşiktaş sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın en güçlü finansal altyapısını yaratacak bir kulüp olacaktı.
Ancak o zamanki Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamları biliyordu. Kendisi aynı zamanda devlet öngörüsüne sahip olan bir spor insanıydı. Özellikle Mesut Yılmaz hükümeti zamanında (o dönem başbakan ve çalışma arkadaşları yargılandı) birçok haksız ihaleler ve şaibelerle dolu rant çılgınlığı vardı. Süleyman Abi’nin ideali olan şeylerden birisi de üniversite kurmaktı. Galatasaray’ın var bizim de bir üniversitemiz olmalı diyordu. Ve arkasından şunu diyordu “Üniversite için bir Beşiktaş Vakfı kuracağım Fulya Projesi başta olmak üzere tüm gayrimenkullerimizi de ona devredeceğim. Çünkü benden sonra gelenler bunları satarlar” diyordu.
“Ahmet’in durmasının sebebi bence gol attığı için değildi. Fulya içindi.”
Evet bu sözleri ve projesini açıkladığı zaman Fulya arazisinin tapusunu Beşiktaş üzerine verilmek üzere almaya çalışıyordu. Ve 90’lı yılların ortasında ANAP hükümeti zamanında tapusunu aldı. Evet ne olduysa ondan sonra her şeyi köpürten bir ortam başladı. 3 yıl üst üste şampiyon olduğumuzda bile Beşiktaş hep aynı futbolu oynuyor diye eleştiriyordu… O bitiyor asker arkadaşını transfer etti diyorlardı. O dönemlerde hem siyasi irade hem de sportif irade DYP ve ANAP elindeydi. Haluk Ulusoy ve Mehmet Ağar ile Galatasaray bir enerji yakalamıştı. Aynı periyotta “Ahmet Dursun Seba Gitsin” başladı ve sezonunda futbol takımı ligi ikinci sırada bitirdi. Ahmet de Fulya Projesi ihaleye verilene kadar durdu. Sonra o da gitti. Ahmet’in durmasının sebebi bence gol attığı için değildi. Fulya içindi.
Bir asırlık kulüpte yüz milyonlarca dolarlık bütçeler 100 kişi ile İBRA olur mu ?
►Son 20 sene içinde başkanlar değişse de zihniyet aynı kaldı bunun sorumlusu genel kurul değil mi?
Kesinlikle, zaten hepimizin bildiği ve kendi ağızlarıyla da itiraf ettikleri sahte üyelerin yapılmasıyla başlayan süreç, kongrenin yapısını bozmaya başlamıştı. İçeriye kongrenin yapısını eline geçirmek isteyenlerin açtığı yol, daha sonra para hacminin büyümesiyle birlikte tamamen kulüp ve arma merkezli değil, rant merkezli hatta bana göre suistimal grupların yerleştiği bir yapı haline dönüştü. Gelinen noktada; milyonlarca taraftarı olan kulüp 100 kişi ile mali kongre açmaya ve 150 kişiselden ile ibra olmaya başladı. Bu Türkiye ve Cumhuriyet tarihinden eski kulübümüz için çok vahim ve üzücü bir durumdur.
►Sorumlu Yıldırım Demirören gözükse de arka planda bu rantı kontrol eden ve her yere ki genel kurul dahil eli uzanan bir gücün varlığı söz konusu mu?
Şu analizle her şey daha net belli olur sanırım. Bana göre 2 büyük rant kapısı var biri Fulya Projesi, biri de futbolcu alımı… Bakın Fulya 1 Milyar dolarlık bir para hacmi olan yer… Aynı zamanda 2000’den bu yana aşağı yukarı 2 milyar dolarlıkta futbolcu satın alımı olmuştur. Özelikle 2012-2019 arası 7 yılda BJK 1 milyar dolar para toplayıp üzerine 2 milyon borçlanma yapmıştır. Hisse satmıştır… Para hacmine baktığını zaman müthiş bir hacim vardır. Neredeyse bu hacim küçük/orta halli olan devlet bütçeleri kadar olmuştur.
“Fulya Davasının zaman aşımına sokanlar Beşiktaş’ı ve görevlerini suistimal etmişlerdir”
►Beşiktaş’ın zararı ne kadar ve tüm davaların bittiği gözükse de bu paralar hâlâ Beşiktaş’a geri kazandırılabilinir mi?
Kesinlikle, ama oluşan yapı sadece geçmişin ayak izlerini silmek üzere olmuştur. Bakın Sayın Ahmet Nur Çebi 2. başkan iken 95 milyon Dolar zarar var dediği ve sonuçta 3 kez Yargıtay’dan geçmiş olan Fulya Davası’nı bir önceki dönemin sorumluluğundan alıp zaman aşımına sokmuştur. Ama, farkında değildir ki bir gün sistem çökecek ve halka Beşiktaş’a karşı bundan sorumlu olacaktır. Türkiye’de %95 Anayasaya evet oyu veren Kenan Evren yargılanmıştır. Mesut Yılmaz Yüce Divan’a sevk edilmiştir. Bakanlar ceza evine girmiştir. Doğanın ve evrenin bir dengesi vardır. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
►Genel kurul yapısı Beşiktaş’a verdiği zarar ortayken artık değişmesi gerekmiyor mu?
Tabii ki, zaten son yapılan mali genel kurul bu yapını çöktüğünü göstermiştir. Sadece genel kurul yapısından dolayı açılmış olan 10’larca dava vardır… Savcılığa intikal edenler dahil… Dediğim gibi değişim zorunludur. Beşiktaş’ın sahibi taraftarıdır. Beşiktaş’ın renklerinin armasının iradesi kongrede temsil edilmemektedir. Düşünebiliyor musunuz Beşiktaş son kongresi bordo mavili bir kravatı takan ibra olmamış eski bir yönetici tarafından yönetilmiş.
“Sayın Albay o gün Ali Rıza Dizdar’a imza verenler ile tüm Beşiktaşlıları salondan çıkardı.”
Ve ne yazık ki; yöneten eski askeri savcımız, Beşiktaş için çok büyük bir değer olan Ali Rıza Dizdar’a karşı yapılan sözlü saldırılara hedef olacağı şekilde salonda çıkartılmasını istemiştir. Halbuki, Ali Rıza Dizdar için o kongreyi yönetmesini isteyen bir sürü delegenin imzası vardı. Sayın Albay o gün Ali Rıza Dizdar’ı salondan çıkarmadı. Ona imza veren ve tüm Beşiktaşlıları salondan çıkardı. Bana göre bu hiç şık olmadı. Etik olmadı… Ve hem başkan hem de yönetim kuruluna da hiç yakışmadı. Ali Rıza Dizdar yıllardır Çarşı davasına girerken o arkadaşlar sıcak evlerinde oturuyorlardı. Muhtemelen kahramanlık ve macera filmleri izliyorlardı. Ama yıllarca yılmadan yorulmadan birisi kahramanca mücadele ediyordu… Evet birisi mücadele ediyordu…. O gün Ali Rıza Dizdar’a yapılanları ne tarih affedecek ne de Beşiktaş.
►Sorunun çözümünün artık taraftarda olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Sorunun temeli zaten budur. Beşiktaş Türkiye’nin en güçlü en köklü kulüplerinden biridir. Hiç kimse Beşiktaş’tan zengin ve güçlü değildir. Beşiktaş bilerek sürekli zayıf ve güçsüz gösterilmektedir. Göreve gelen yöneticiler, ‘abim evini ipotek ettirdi’, biz olamasak kulüp batara kayyum gelire kadar işi getiriyorlar. İşte geldiniz ne oldu, kulübü korkuttuğunuz kayyumdan beter yaptınız. 2000’de borçsuz aldığınız kulübü 2012’de 400 milyon TL borçlara getirdiniz. 2012’de aldığınız kulübü 10 yılda 4/5 milyar borca batırdınız. Daha ne yapacaksınız.
“Kulüpleri borç batağına sokanlar Ziraat Bankası’nın kapısından ayrılmıyor”
Siz bir ülkenin başbakanı olsanız kendi bayrağınıza ve milletinize bunu diyebilir misiniz? ‘Ben olmazsam milletvekillerinin parasını ödeyemezsiniz, meclisteki aşçının parasını ben ödüyorum’. ‘Abimin evini bile ipotek ettirdim’ diyebilir misiniz… Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir şey diyemiyor ama kulüp başkanları Cumhuriyet tarihinden eski bayrağı olan, arması olan, kulübünde bunu söylüyor ve işin tuhafı kongrede karşılık görüyor… Bak başkan futbolcuların parasını ödüyor daha ne yapsın diye… Başkanların Ziraat Bankasının kapısında beklediğini bile bilmiyorlar…
‘Beşiktaş’ın parası yoktu benden demir aldı’ diyenler, sadece 2012-2019 yılları arasında 1 Milyar dolar para harcamış, üstüne 2 milyar daha harcamak için bankalardan borç almış, sonra da kuralı bile bilmeden yaptığı usule aykırı sözleşmelerden dolayı evinde oturup maçları TV’de izleyen, oynamayan oyunculara milyonlarca avro para ödemek için devlete gidip kulübü borçlandırmışlar.
Kulübün mutlaka bozulan kongre üyelik yapısı için üyelik aidatlarını düşürmesi ve kombine karta sahip olana ve Beşiktaşlı olduğu tartışma götürmez gerek Beşiktaşlılara kapısını açması farz oldu. Taban herkesin, halkın verebileceği bir giriş bedeline tabi olmalı. Gelir fazlası olan iş insanları üye olmak isterlerse daha yüksek bir bağış ile üye olabilirler.
“Davanıza sadıksanız birkaç iyi adam ile her şeyi değiştirebilirsiniz”
►Geniş kapsamlı bir biçimde kökten bir değişimden bahsediyorsunuz, peki böyle bir şeyi yapmak birdenbire değişmek ya da bir anlamda bir devrimi gerçekleştirebilmek sizce olabilir mi? Böyle bir şey kolay mıdır?
Aniden bir değişim için davasına inanan, savaşan, idealleriyle birlikte yılmadan mücadele eden sadık insanlar gerekir… Şayet davanıza sadıksanız ve doğru bir hareket planınız varsa birkaç iyi adam ile her şeyi değiştirebilirsiniz… Tabii bir de Fidel gibi önderiniz olursa her şey kolay olur. Bence Cumhuriyet tarihinde önemli misyonlar edinmiş olan Beşiktaş’ın içinde bu ruh her zaman var. Ve artık özüne kendi kültürüne, genetiğine, kendi renklerine dönmek zorunda, değişim kaçınılmaz.
Kaynak :BirGün
https://www.nationalturk.com/tr/fulya-davasindan-sonra-besiktasta-yonetime-ihtarname-siz-de-sorumlusunuz/