Futbol

Kendi gençlerini ezen sistem

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Kendi gençlerini ezen sistem" başlıklı yazısı;

WTS ile Maldiv Fırsatı

1990 sonrası her kuşağa yöneltilen bilinçsizlik ve duyarsızlık eleştirisinin karşılığı-anlamamak ve anlaşılmamaktan kaynaklanmaktadır. ‘Kimlik’ referansları kendilerini tanımak ile yaşadığı toplumu kavrayışları arasındaki farklılıklarındaki gerçeklerle fanteziler arasındaki çatışmasından ibaretti. İktidar ile kendisi arasındaki farklılığı bir sınıf bilinci üzerinden değil, paradigmatik değişiklikleri üzerinden algılamaktadırlar. Apolitik olarak tanımlanmanın dayanağı, 12 Eylül sonrası neoliberal yapılanmanın özellikle medya üzerinden popülist kurguya bağlı kalarak istenileni olmaya yönlendirilmeye çalışılmasıdır.

1960 ve 80 arası gençlik duruşunun aksine, ulusal kurgudan kopuş ve küresel ölçekte bir modernizasyonun etkisiyle yönünü ve biçimini değiştirdi. Bilgi toplumuna geçişin yarattığı sürat-aile bireyleri ve toplum katmanları arasındaki düşünce ve yaşam beklenti yorumlarında fazlasıyla çatışmalara ve kırılmalara neden oldu. Yaşamın öznelleştiren gençlik, düşüncelinin aksine-dünyadan kopuk yaşamaktan ziyade, olduğu yerden-dışardan yorumlayarak sahip olduğu bilgi yoğunluğu sayesinde her şeyi görebilen birey haline geldi.

2000 yılından sonra eğitimin içi boşaltılarak, tek tip bir siyasetin arka bahçesi haline getirilmesine rağmen, gençler, kariyer sürecinde gerekli olan bilgi ve vasıfların okul ve derslerden almaktan ziyade, kendi gayretiyle nitelik kazanmayı-okulda aldığı eğitimin tamamlayıcı unsurlarını küresel ölçekteki iletişim zenginliği sayesinde gidererek-yaşadıkları toplumun ve haliyle dünyanın sorunlarını çözümleyebilecek kararlığı eriştiler. Bunu yaparken kullandıkları referanslar günlük yaşantısı içindeki pratikler olmaktadır. Süreç olarak gençlik, siyasetin esnaf mantığının aksine, tüm enerjisini, hayalleri romantizm üzerinden dizayn ederek ve siyasetten ziyade yaratıcılığını ön plana çıkartıp, katma değer üretebileceğine inanan bir ütopyaya yöneldi.

Anlamsız bir şekilde ve politik talep doğrultusunda niteliksiz üniversite fazlalığı ve haliyle üniversite mezunlarının fazlalığı, nicelik olarak peki de nitelik olarak yeterli olmamasının yarattığı çelişkiye rağmen, mezuniyetteki artış-yüksek kalibreli pozisyonların darlığı nedeniyle sınırsız bir şekilde rekabet sürecini acımasız hale getirdi. Hepsinde, sektörel bazda piyasada çalışmak için gerekli olan bilgiye talip olunmamasının yarattığı umutsuzluk nedeniyle-hayatla ilgili bağlantılarda sorun ve yorgunlukların izleri var. Bu da siyasetin bu kadar belirleyici olmasının ve sömürünün çok net şekilde cesurca kullanılmasının yarattığı sıkıntılar bir sorgulama sürecine neden olmaktadır.

Sermayenin güdümündeki piyasaların sömürü mekanizması, istediğini bir türlü elde edemeyen gençlerle boğuşurken, gençler, örgütlenme kıvamında-üniversiteler hariç-muhalif siyasal projelere karşı sempatiyle de bakmıyor. Çünkü, günlük yaşantı pratiklerindeki değerlere verdikleri önem-kendi değerleri adına-söylemlerden çok eylem odaklı ve tutarlı bir yaklaşım bekliyorlar. Bazen bu bir ağaç için olabilir, bazen bir köpek için olabilir, bazen de insan için olabilir… Günümüz gençliği sakın ola ki 1980 öncesi süreç ile bir kıyaslama ya da mukayese yapılmasın. Çünkü, o dönemde insanlar, kendileriyle aynı ekonomik seviyede ve aynı sosyal statüdeki insanlarla ortak bir örgütlenme modelinde hareket etmeye ağırlık verirken, günümüz koşullarında yaratılan teknolojik gelişmeler ve popülist politikalar kapitalist üretim mekanizması içinde-gelişimi ve değişimi nedeniyle, bireysellik ve öznel bir yaşam üzerinden kişisel beklentiler kollektif birlikteliğin önüne geçmiş durumda.

En büyük açmaz; bazı önemli alanlardaki pozisyonların çok sınırlı olması, gençleri kendi alanlarının dışında düşük maaşla çalışmalarına, iyi iş bulabilme koşulları üzerinden bir beklenti içinde zamanı kullanmaya neden olmaktadır. Hatta ücretsiz çalışmaya bile neden olabilecek bir mekanizmaya zorlamaktadır. Var olan potansiyeller heba olurken, siyasetin güdümündeki liyakatsizlik bireysel pozisyon sömürüsünü de beraberinde getirdiğinde, Ülke ekonomik ve sosyal olarak sıkışmış duruma gelirken bundan da en çok canı yanan donanımlı gençler olmaktadır. Futbolda bundan nasibini almaktadır…

Mesela Beşiktaş’ta Emirhan, Rıdvan, Serdar, Demir Ege, Fatih kulüpten yabacı transferlere yer açılsın diye gönderildiler, kimse sesiniz çıkartmadı… Fahri ve Poyraz kendilerinden daha az yetenekli ve 15 milyon avroya mal olan Ekvatorlu ve Kolombiyalı arkadaşları nedeniyle A takıma çıkamıyorlar ve yine kimse ses çıkartmadı… Serdal Adalı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir açıklama ile “alt yapı zarar ediyor” dedi… Kimse ses çıkartmadı. Alt yapıda yeni bir menajer ticareti örgütlenmesi yaşanıyor yine kimse çıkartmayacak ve borç 15 milyar TL. Trabzonspor U19 takımı Avrupa Şampiyonasında İnter’i yenip yarı finale kalırken, neden A takımı küme düşmemeye oynuyor diye kimse sormadı… Ve A takım adeta yabancı oyuncu mezarlığına dönmüşken borcu da 10 milyar TL. Galatasaray’ın Metehan varken Carlos Cuesta’yı neden 8 milyon avroya transfer ettiğini kimse sormadı… Borcu 14 milyar TL. Fenerbahçe’de İsmail varken, 2 milyon avro kiralama ve 12 milyon avro satın alma ile Amrabat ile anlaşırken, Oğuz alınmışken 8 milyon avroya Maximin’i kiralarken herkes memnundu… Borcu 12 milyar TL. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü üzerine insanlar anayasanın vermiş olduğu demokratik haklarını kullanırken, 298 pırıl-pırıl genç gözaltına alınırken hiçbir futbolcu, antrenör, yönetici ve başkandan bir açıklama gelmedi!

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Yunanistan Golden

NationalTurk

NationalTurk gazetesi, yazarları ve yorumcuları en doğru ve tarafsız olarak gündeme dair en önemli haberleri size ulaştırır. NationalTurk | Objektif | Bağımsız | Farklı

Bir yanıt yazın

Maldivler Turu
Başa dön tuşu