İktidarın projesi

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "İktidarın projesi" başlıklı yazısı;

Ülkemizde futbol politik bir oyundur.

Futbol, kitlesel hacmi sayesinde ve popüler kültürün en etkili spor dalı olması neticesinde siyasetin ilgi alanına girmiştir.

Farklı iktisat kurgusuyla birlikte futbol, sermaye birikimini sağlayabilen bir kültür endüstrisi ürünü haline gelmiştir. Bu nedenle siyasetten mafyaya, cemaatlere kadar tüm gruplarının hedefindedir.

Futbolun popüler yanı başta televizyon olmak üzere kitle iletişim araçları sayesinde kazandığı küresel kimliği, popüler kültürün etkisiyle de küresel bir hal-güç almasını sağlar. Bu sayede futbol kitlelerle yakın ilişkiler kurmuştur. İktidarlar ve siyasiler için önemli bir aparattır. İktidarlar kendi siyasi gelecekleri için toplumları kontrol altına almak-oyalamak, propaganda yaparak kendi hatalarının üstünü örtmek ve halkı gündemden uzak tutmak gerektiğini düşündüğünde futbol siyasiler için bulunmaz bir nimettir.

Profesyonel futbol, kapitalist toplumun vazgeçilmez ilişkileri nedeniyle kendi işlevi içinde üretim yapar. Ancak, işlevi ve etki alanı gereği toplumsal bilinç üzerindeki gücü sayesinde güçlü bir manipülasyon aracıdır.

Haliyle, siyasilerin futbol ile yakından ilgilenmelerinin tek sebebi futbola destek vermek değildir. Futbolun günlük yaşam içindeki fonksiyonları ve etki alanları sayesinde öneminin farkına varan siyasetçiler bu durumu kullanmaya başlamış ve futbol kulüplerini propaganda aracı olarak kullanmayı başarmışlardır. Ekonomik olarak bilinçli bir şekilde borç batağına saplanan kulüpler, siyasilerin-hükümetin verdiği ekonomik ve siyasi güçten faydalanmak istediklerinden dolayı menfaatleri doğrultusunda hareket etmekte ve siyasetten de faydalanma yolunu seçmişlerdir. Kulüplerin finans kaynağı araması, transferleri, nakit para ihtiyaçları, stadyum inşası kadar birçok noktada futbol çevresi siyaseti kullanarak bu imkânlardan sonuna kadar faydalanma yolu artık politik birer argüman oldu.

İnsanların gündelik yaşamlarını şekillendiren popüler futbol, gelecekle ilgili düşüncelerinde önemli bir yer tutması, iktidarların güçlerini artırmaya yönelik politikalarını oluşturmalarında da başka bir konuma sahiptir. Futbolun rekabet gücü sayesinde, ülkelerin uluslararası alanda da güç gösterisinde önemli yer tutması sebebiyle iktidarlara geniş hareket alanı sağlamıştır. Futbolun etkisiyle elde edilecek başarının ülke içinde ve uluslararası platformda sağlayacağı olumlu imaj ve kazançlar, iktidarların uzun ömürlü olmasını sağlayacağı stratejisiyle futbolu araçsallaştırarak elde tutulmaya çalışılmaktadır.

İktidar önce işe Başakşehir ile başladı.

Başakşehir’in bir proje takımı olarak ortaya çıkartılması ve siyasi bir etkiye dahi sahip olması neticesinde, aktarılan kaynaklar-sponsorluklar sayesinde kulübün etki alanını genişletmişti. Şampiyon olması ile Şampiyonlar Ligine gitmesi ve ciddi dış kaynak sağlamasına rağmen istenilen düzeyde etki yaratmayarak satılmasının istenmesine rağmen seyirci ve popüler kısıntısı nedeniyle atıl durumda kaldı. İstenilen siyasi ve sportif sonuçlar alınamadı.

TFF asıl hedefti.

TFF Genel Kurulunun %90 üyelerinin profesyonel kulüp temsilcileri olmasına rağmen, Ankara’dan yapılan atamayı genel kurulda seçerek onaylamaları iktidar gücünün futbol üzerindeki etkisini net olarak ortaya koymaktadır. Hiçbir kulübün veya kulüplerin itiraz etmemeleri sürecin nasıl işlediğini de izah etmektedir. Burayı bırakmak iktidar için mümkün değil.

Peki iktidar neden Galatasaray’a ayrıcalık tanımaktadır?

Bu noktada siyasi, ekonomik ve sportif neden iç içe geçerek bir bütünlük oluşturmaktadır. İktidar hiçbirini diğerine feda edecek bir ayrıcalığı istemiyor. Sanırım bunu aynı zamanda bir güç kaybı olarak görür.

Birinci etken Riva ile Florya projeleri.

İktidarın inşaat üzerinden yürüttüğü ekonomi politikaları ve bunun sayesinde oluşturduğu kendi sermayesinin sağladığı servet aktarımının devam etmesini ister. İster özel olsun ister kamu olsun bu alandaki tüm sermaye akışını kontrol etmek zorunda. Buradan dışarıya bir kaynak aktarımına asla izin vermez. Ki Burak Elmas’ın bu projeler yüzden istifa ettiğini düşünüyorum.

Dursun Özbek tüm bunları bilerek geldi başkan oldu. Bilindiği üzere genel kurul iptal davaları ve seçim tekrarı ile yaşanılan sürecin arkasında bu siyasi ve ekonomik talep bulunmaktaydı.

Yukarıda belirttiğim gerekçeler ışığında iktidar ile spor kulüpleri arasında-hatta futbol desek daha iyi olur-bir bağlantı vardır. Bu bir propaganda dizaynıdır.

Galatasaray ile iktidar bu konuda ciddi bir iş birliği içinde olduğu görünmektedir.

Bu her iki tarafı bağlayan ve mevcut koşullar içinde kazan-kazan içeriğine sahip iş birliği stratejisidir.

İktidarın elde etmiş olduğu ekonomik avantajlara karşılık Galatasaray ise, iktidarın yönlendirmesi neticesinde yapmış olduğu sponsorluk anlaşmaları sayesinde-ki haksız rekabet olarak kabul edilebilinir-finansal açığını ve kısa vadeli nakit akışı problemlerini şimdilik çözmüş görünmektedir.

Sportif açıdan sürece baktığımız zaman, Galatasaray’ın transferlerinin maliyetlerinin yüksek olması ve belgelenenler ile açıktan elden verilenler arasındaki çelişkiden habersiz olarak-eğer varsa-kurulan takımın oyuncu kalitesi oldukça iyi durumda. Okan Buruk taktiksel bütünlüğü sağlayacak donanıma sahip olmamasına ve grup maçlarında olumsuz sonuç risklerini içinde taşımasına rağmen oyuncu kalitesi bir şekilde bu zaman zarfına kadar süreci taşıdı. Ve Şampiyonlar Ligi grubundaki maçlar artık son evreyi oluşturacak.

Şu ana kadarki elde edilen iyi sayılabilecek sonuçlar ve olması planlanan başarıların siyasi yansıması tabii ki iktidar açısından oldukça önemli.

Çünkü iktidarın bu noktada politik beklentileri vardır.

Taraftarın bu yardımlaşmayı bilmesi ve bunun bir propaganda aracına dönüşmesini kabul etmesi, kulüp için de iktidar için de kitleleri konsilde etme açısında oldukça etkili sonuçlar verdi-vermektedir.

Beşiktaş’ın tamamen kontrol edilmesi neticesinde bu iş birliğinin karşısında bir tek Fenerbahçe durmaktadır. Camianın ve kulübün tarihsel duruşunun dışında, Ali Koç’un başkan olması ki holding ile iktidarın neoliberal ekonomik çıkarlar üzerinde ortak noktada buluşmalarını ve tüm başarısızlıkları bunun dışında tutarsak-sportif anlamda bu süreç için önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

İktidarın her şeye rağmen, her ne kadar karşı görünse de hem Fenerbahçe’nin başarılı görüntüsü hem de Galatasaray’ın başarı için organize edilmesi-iktidarın mevcut ekonomik ve siyasi kriz çıkmazı açısından, kitleleri farklı alanda tutarak apoletiz etmeye çalışması ve bir sınır içinde tutması oldukça önemli bir siyasi hamledir. Bu konuda belirli bir hoş görü Fenerbahçe’ye karşı da vardır.

Özellikle AB ilişkilerindeki kötü yönetim ve bir şekilde dışlanmış pozisyonda olmamız, en azından spor alanında bir hamle yaratarak rekabet edecek ve münazara yapılacak alan yaratması politik amaçlar için kullanışlı aparat olmaktadır. İktidar bunun ince hesapları neticesinde yatırım yapmaktadır.

Tüm bunların toplamında; futbol siyasi bir aparat haline getirildi ve maalesef kulüpler bunu kabul etti. Araçsallaştırılan futboldaki öncelik iktidarın siyasi çıkarlarıdır.

Müslüm Gülhan / NationalTurk

Futbolun beşiği Türkiye’dir

Exit mobile version