Geçen hafta bir yazı yazmıştım “Yetenek yönetimi” diye… tabii bizim ülkede futbol severlerin pek ilgi gösteremeyeceği tarzda bir yazı olabileceği için (!) ilgileneceklerin sayısı azdı.
Her ne kadar risk gibi görünse de, bu tür yazılar yazmak futbolu derinlemesine anlamak için bir zorunluluktur. Çünkü kaybetmeye buralarda başlıyoruz…
Pek ilgi göstermediğimiz bu konuları alt alta topladığımız zaman, futbolu yönetmeyle ilgili ciddi sorunlarımız ortaya çıkıyor.
Ne şekilde çözüm üreteceğiz, hani, bunun kurumsal bir kurgusu olmadan nasıl bir irade ortaya konacak. Yok tabii böyle bir irade…
O zaman süreç dönüp dolaşıp genel kurullardaki çıkar örgütlerinin irade diye seçtiği tüccar, müteahhit, arabulucu, toptancı… vb bir sürü meslekten esnafın, ortaya hiçbir zaman koyamayacağı yönetim iradesine kalıyor.
En büyük tehlike ne oluyor biliyor musunuz? Bu esnaf iradesi her sorunun çözümü yerine, sorunun parçası olup sorunu daha da derinleştirip krize neden olmalarıdır.
Bu kadar ön söze girmenin nedeni, Beşiktaş’taki Dorukhan’ın sözleşme yenilemesi veya yenilememesi ile ilgili problemdir. Çünkü bu soruna bakış açısı ve yaklaşımdaki hatalar zinciri ne ilk ne son olacak.
Tabiri caiz ise “Ya sev ya terk et” yaklaşımı var ya tam oraya denk gelen duygusal ve bir o kadar da ötekileştiren yaklaşım…
Bir futbolcu özgür iradesi ile mesleğini devam ettirir. Onu bağlayan gerekçeler; bir kulübe transfer olup, karşılıklı prensiplerde anlaşıldığı zaman, kulübün başarısı için saha içinde ve saha dışında kulübe ait kurgular üzerine öğeler olabilir. Ama, onun dışındaki tüm hukuki hakları kendisine aittir ve kendi hür iradesi ile karar verir ki; herkes buna saygı göstermek zorundadır.
Dorukhan 2013-14 ile 2018-19 sezonuna kadar olan süre içinde Eskişehir de yetişmiş ve oynamış, arkasından 2018-19 sezonunda Beşiktaş’a transfer olmuştur. Beşiktaş’ın yetiştirdiği bir oyuncu değil!
Beşiktaş’a geldikten sonra, mücadele ederek kadroda yer bulup oynamaya başladıktan sonra, emek vererek oynadığı ve her zaman diliminde üstüne katarak oynadığı futbol ile, Beşiktaş’a katkı verdiği gibi, kendi oyununa da geliştirerek Milli Takıma kadar yükseldi. Bu durum hem Beşiktaş açısından hem de Dorukhan açısından yararlı ve olması gereken bir gelişmeydi.
Ama, ama geldiğimiz noktaya baktığımız zaman sürecin ne kadar kötü yönetildiğini görmek gerçekten insanın içini acıtıyor. Bir kere; Dorukhan Beşiktaş’ın lisanslı futbolcusu olmasının yanında bir futbolcu ve insan! Her şeyden önce; hizmet ettiği yer bakımından sadece pozisyonu kulübü bağlamaz, bu ülkeyi ve küresel futbol içindeki tüm alanları bağlar. Milli Takım oyuncusu olmasının yanında, yurt dışına yapabileceği transfer ile bir katma değer yaratmakla beraber, Türkiye futbolu adına bir alan açacaktır.
Ona gösterilen tepki ve yaklaşımı maalesef hak etmiyor.
Öncelikle, Dorukhan Beşiktaş’ın futbolcusuysa transfer görüşmeleri kapalı kapılardan ardında yapılıp, hiçbir şekilde dışarıya bu konu hakkında bilgi verilmemesi gerekmektedir. Çünkü, anlaşılması için izlenecek yol kulüp ile Dorukhan’ı bağlayacağı için süreç kapalı yönetilmelidir.
Başkanın basın toplantısındaki Dorukhan ile söylediği sözleri gerçekten anlamak mümkün değil. İmalı ve üstü kapalı konuşmayı komu oyu ile paylaşmak, takımın ve ülkenin değer olarak gördüğü sporcusunu rencide etmekten ve sürecin kötü yönetildiğini ifşa etmekten başka bir anlamı olmaz.
Tam bu yüzden “Yetenek yönetimi” futbolu derinlemesine yönetmek adına bir önceliktir. Aksi taktirde, futbolun dışından gelen başkan ki ne kadar kuvvetli olursa olsun (!) sorunun çözümü değil, sorunun parçası olarak kriz yaratır.
Avrupa liglerinde herhangi bir futbolcu kulübünde oynamasına rağmen, bir başka kulüp ile anlaşsa bile ne onu takımdan keserler ne de komu oyuna malzeme yaparlar. Aksine, sezonun son iç maçında tüm taraftar stada gelerek ona teşekkür etmeyi bir borç bilir ve onu sevgi ve saygı ile tüm kulüp paydaşları ile beraber uğurlarlar ki biz bu kareleri gördüğümüz zaman hemen hemen hepimiz sosyal medya aracılığı ile paylaşıp medeniyetten bahsederiz. Veya bizde niye olmuyor diye hayıflanırız?
Çünkü bu iş kültürel yaklaşımdır ve genel kurullar değil, sporun içinden gelen yöneticiler bu yaklaşımı bilir. İş tüccarlara kalınca tüm değerleri kendi ellerimizle yok ederiz.
Teşekkürler Dorukhan, kalsan da gitsen de…
Müslüm Gülhan / NationalTurk