Müslüm Gülhan: Dört Büyüklerin Tavrı?
NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Dört Büyüklerin Tavrı?" başlıklı yazısı;
Kapasite olarak ve borç olarak ligin majör takımlarından bahsediyoruz. Hem bütçe hem seyirci potansiyeli hem de futbola yön vermeleri açısından çok önemli misyonları olan kulüpler. Dört maddelik öneriyle diğer takımların da çıkarlarına hizmet edecek ortak bir tavır alacaklarsa ve bu tavırlarının arkasında durabileceklerse böyle bir duruş çok önemli… Alınan tavır ne kadar değerliyse ortaya çıkacak sonuçların yine ligdeki takımların lehine çevirebilecek duruşu sonuna kadar taşıyacaklar mı bu da çok önemli.
Ortaya koydukları tavra rağmen, dört büyüklerin başkanlarının mevcut federasyonun seçilmesine katkıda bulunduğunu da unutmamak gerek!
“Siyasi irade tarafından atanan federasyon başkanı”
Siyasi irade tarafından atanan federasyon başkanını prosedür gereği Genel Kurul’da seçtiler. Bu seçilen isme oy verenler arasında bu dört kulübün başkanları da vardı.
Bu kurguyu kabul etmeleriyle birlikte, futbola siyasi iradenin girmesine bir şekilde sebep oldular ve haliyle bu ortamı da kurguladılar. Bu kurgulamayı yaptıktan sonra, siyasi iradenin futbol adına ortaya koyduğu olumsuzluklara ne kadar karşı koyacaklar ve ne kadar direnecekler bunu zaman gösterecek.
Yayın ihalesi için harekete geçip, istikrarlı bir gelir akışı sağlanması adına televizyon geliri tabii ki de çok önemli. Ama, yapılan 500 milyon dolarlık ihale ne kadar gerçekçiydi ve lig kalitesine ne kadar uyumluydu? Tartışılması gereken konu budur.
Şimdi, Süper Lig’in değeri 647,5 milyon avro olduğuna göre ve yayın ihalesi 500 milyon dolara yapıldığına göre peki bu gerçek değer miydi? Tabii ki hayır! Ancak siyasi iradenin sürece dahil olmasıyla birlikte ihalenin bedeli 500 milyon dolar oldu.
Premier Lig’in değeri 8,3 milyar avro, yayın ihalesi 1,5 milyar avro’ya yapıldı. Orana baktığımızda bizim yayın ihalesine oranla ortada ciddi bir çelişki var.
En başta, ticari ilişkiler ile yayın ihalesinin bir paket haline getirilmesi yanlışlığına kulüp başkanları bu noktada itiraz ederek, Katar ile kurulan siyasi ve ticari ilişkiye -ki bu Türkiye’nin lehine hiçbir şekilde işlemedi- futbolu araç yapılmasına karşı çıkmaları gerekirdi.
Belki o zaman doğru bir ihale ortamı oluşturulup, 500 değil de 300 milyon dolara farklı bir yayıncı kuruluş alırdı ve şu anda kulüpler oradan gelecek parayı net olarak bilecekleri için kendilerine doğru hareket alanı sağlarlardı.
Kulüpler ilk başta ne kadar suçlularsa da daha sonraki süreçte yayıncı kuruluş siyasetten aldığı güç ve TFF Başkanı üzerinde yaptırım gücü yüksek olması nedeniyle, topu istediği gibi çevirmeye başladı. Bu da hem kulüplere hem de futbola zarar verdi. Kulüplerin itirazı ve talepleri haklı bir çıkıştı.
Kulüpler Birliği Vakfı’nda TFF’nin kararlarını protesto amaçlı alınan ‘maça çıkmama’ kararı Ali Koç tarafından yayında bir kez daha dile getirildi.
Haklı oldukları davada bir fikri ortaya koyacaklarsa böyle bir karar alabilirler. NBA ve Premier Lig’de de oyuncular haklarını almadıkları için greve gitme kararı almışlardı. Neticede bu bir sosyal haktır. Kulüpler dernek olup içlerinde AŞ bulundurmalarına rağmen kendilerinin de sosyal haklara ihtiyaçları vardır. İroniye bakın ki futbolculara sağlamadıkları bu haklar dönüp dolaşıp kendilerini de etkiliyor.
Haklı oldukları bir davada tepki göstereceklerse ve bunun tek çıkış yolu maça çıkmama ise bu gayet normal.
Toplantılarda ortak karar alınabilir, ancak TFF’nin bazı konularda tek başına karar vermediğini ve arkasında siyasi iradenin etkisiyle kararları revize etmek zorunda kaldığı için, TFF Başkanı burada bir irade ortaya koyamaz. Siyasi bir irade var arkada. TFF Başkanı belki toplantıdaki kararı olumlu bulabiliyor ancak yukarıdaki irade bazı değişiklikleri kabul etmeyeceğini beyan ederse atanan TFF yönetimi bunu uygulamak zorunda.
Yayın ihalesinin bana göre burada bir tek çözüm yolu var: Kulüpler Birliği ‘Süper Lig A.Ş’ kurmalı ve ihaleyi kendileri yapmalı. Premier Lig’de olduğu gibi… TFF’yi de bu işe karıştırmayacaklar. TFF’nin katkı payı neyse onu öderler, bundan sonraki tüm yayın ihalelerini de kendileri yaparlar. Başka çareleri yok.
Dört büyükler, ya kendilerini çok iyi ifade edip, haklı olduklarını ortaya koyacaklar ve tavırlarıyla inandıracaklar ya da hiç kaçarı yok parçalanacaklar! Siyaset bunu zorlar.
Bu kadar borç batağında olmaları, bu kadar vergi borçları, kulüplerin bu kadar kötü yönetilmesi sayesinde siyasi iradeye karşı tutumlarını belirleyici ana etken olacaktır.
Zaman zaman Ankara’ya gidip çözüm istedikleri ya da çözüm talebinde bulundukları iradeye karşı nasıl direnecekler, nasıl ortak tavır koyacaklar?
Ortada tek çözüm var: Yaklaşmakta olan Genel Kurul’da, AİHM’nin eşitlik ilkesine aykırı bulduğu halde TFF Genel Kurul delegasyonunun yüzde 70’ine sahip olduklarına göre, kendileri bir aday çıkarsınlar ve burada da direnç gösterip seçtirsinler.
Müslüm Gülhan / NationalTurk