Bu ülke futbol oynamaya elverişli değil

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Bu ülke futbol oynamaya elverişli değil" başlıklı yazısı;

Futbol ve siyaset günümüzde aleni olarak doğrudan her şekilde ilişki içindedir. Futbolun toplumsal etki gücü ve bir ‘rant’ organizasyonu nedeniyle hiçbir zaman siyasi gelişmelerden soyutlanamaz. Gerçek olan, futbolun egemenlerin-iktidarın elinde bir meşruiyet aracı olarak kitleleri kontrol altında tutan-alan bir uyuşturucu olduğudur. Futbolun, toplumsal ilişkileri yeniden üreterek, düzenin sürdürülmesinde önemli bir rol üstlendiği açıktır. Futbol ayrıca, insanlar için bir kaçış, bir topraklama aracı olarak da ciddi bir mekanizmadır. Milyonlarca insan için futbol, yaşamanın gündelik sıkıntılarından kaçışı sağladığı için-siyasette bundan hem nemalanır hem de bu süreci yönetir.

Futbol, kültür endüstrisinin bir ürünü olarak sermaye birikimi sağlamasından dolayı ve kitleleri oyalama-eğlendirme biçimi nedeniyle, en temelde, kitlelerin eleştirel donanımlarını pasivize ederken, onları kapitalizmin egemenliğine yerleştirir. Futbol bu yönüyle; basit bir oyundan öte, tarafların boyun eğmelerini sağlayan ve her hafta yenilenen bir ritüeldir. Borçlarının toplamı yaklaşık 42 Milyar TL olan üç büyükler üzerinden araçsallaştırma politikalara baktığımızda; her kulübün hiç de küçük olmayan uygulama alanları olduğunu görürüz.

Toplumsal yapı içindeki sınıfların tüketimden ve üretimden gelen güçlerini kullanarak isteklerini alma eylemlerinin aksine, TFF-tüm kurullarıyla ve kulüpler siyasetin etki alnında kalarak kullanışlı aparat haline gelmiştir. Galatasaray, siyasetle iş birliği yapmanın verdiği güçle haksız rekabetin tüm unsurlarını açık bir şekilde kullanmaktan korkmamaktadır. Bu korumanın verdiği güven ile, içerde ve dışarda yaptıkları manipülasyonların verdiği zarar için bir açıklama gereği bile duymuyorlar. İşte karaborsa bilet süreci… Ebru Gürsoy’un savcılık ifadesindeki açıklamalarının ki bu kadar net ve geçerli bir açıklama olmasına rağmen süreci soğutmayı başarmıştır. İşte Murat Ağırel’in kitabındaki ilişkiler yumağı…

Mehmet Ağar ve Mesut Yılmaz ile başlayan ilişkiler silsilesi, artık siyasetle birlikte tavır alacak boyuta gelmiştir. Hayri Kozak gibi onurlu, haysiyetli-gönülden Galatasaraylı ve Divan Kurulu üyesi olan birini tüm bunlara itiraz etmesi neticesinde-disipline vermek gelinen noktanın ta kendisidir. Ve hiçbir Galatasaraylının bu duruma itiraz etmemesi ise manidardır. Artık bu noktadan sonra şampiyonlukların ne kadar önemi olur tartışma konusudur.

Ve Beşiktaş… Son 25 sene içinde tüm kültürel değerleri kaybettirilerek ve tarihsel hafızası adeta yok sayılarak ‘rant’ kurgusu üzerinden bir ticari kurum haline getirildi. Genel Kurul yapısının bunun üzerinden dizayn edilerek konsolide bir tutum alacak kütle oylarını- mutlu azınlığın elinde olması, istenilen sonucun pazarlıklarla elde edilebileceği net gösterdi.

Demirören zamanından beri -Adalı dönemi dahil- Mendes ile kurulan ticari ittifak bu işin ana menüsüdür. Adeta servet transferi şeklinde harcanan paraların bir parmakla ibra edilmesi veya gelenin hesap soracak manipülasyon tezgahından-iş birliği gerçekliğine dönmesi ve yapılan transferlerin hatalı olduğu algısının yeni transferler ve komisyonlara neden olacağı bir evre ile artık sürdürülemez bir duruma gelindi. Borç, özvarlıklarının üzerine çıktı… Bu tablo karşısında, futbol adına nasıl bir beklenti içine girilir bilemiyorum. Olması gerekenle-hesap sorulması gerçekliğine karşın, maçlar üzerinden ve hala transfer üzerinden bir beklentiye girmek inanılmaz bir tavır. Adeta, Feridun Düzağaç’ın gerçeklik karşısındaki hesap sorma talebiyle, Zeki Demirkubuz’un duygusallığı arasındaki kırmızı çizgi gibi ayrışmış bir durumdadır Beşiktaş…

Ali Koç Jorge Mendes ile Ortak mı?

Fenerbahçe’de Mourinho, Mendes ve Ali Koç arasındaki ortaklık-Fenerbahçe için bir şeylerin başlangıcı mı veya sonu mu belli değil. Oğuz varken Maximin, İrfan Can varken Talisca’nın alınmasının karşılığı futbol adına yokken, belki ticaret için önemli bir ayrıcalık olabilir. Beklenti; şampiyonluk ama kişisel beklenti ve donanım bunun karşılığı olamıyor-olamaz da…Her sene bu beklenti içinde taraftarı konsolide etmek ve bunun sonucunda taraftarı seyirci-müşteri haline getirmek en büyük açmazdır. Adeta öğretilmiş çaresizliktir. Galatasaray taraftarı kulüp kimliğinden ziyade kulüp politikasının peşinden giderken, Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarları ne olursa olsun kulüp kimliğine sahip çıkmaktadır.

Siyasetin oyuncağı haline gelmiş olan futbol, araçsallaştırılıp günlük politikalar üzerinden güncellenerek kullanılmaktadır. Her iktidar bu enstrümana sahip olmak ister ve olur. Etki gücünün büyüklüğü ve toplumsal etkisi, adeta onu-siyaset lehine bir savunma mekanizması haline getirmektedir. Statların iktidarların panteonları haline getirmek temel amaçken, bazen de o panteonlar muhalefetin örgütlenme ve savunma cephesi haline gelebilmektedir. Her şey gerçekleri kabullenip tavır almakla başlar.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Exit mobile version