Bu kitap benim sokağımın futbolunu anlatıyor

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Bu kitap benim sokağımın futbolunu anlatıyor" başlıklı yazısı;

O dönemde, her sokakta aynı refleksleriyle hareket eden insanlar vardı. Her sokaktaki aynı tepkilerde farklı olan sadece isimlerdi. Eminim ki bu kitabı okuyan o dönemi yaşamış insanlar, Kardeşler Caddesini okurken, orada ismi geçen kişileri kendi sokağından insanlarla öznelleştirerek, kendi zaman dilimindeki sokağını hatırlayacaktır

Kendi ellerimiz ile yıktığımız sokak futbolunu, bizim futbolumuzun olmaz ise olmazı olduğunu anlamak o kadar zor oldu ki; tüm sokakları ve arsaları ilkokul bile bitirmemiş inşaat çavuşundan kırma müteahhitlere teslim edip, çocuklar ile evin içine sıkışınca anladık her şeyi… ama, iş işten geçmişti. Çocuklarımızın sokaktaki gelişimini ve futboldaki geleceğini bir çavuş olarak inşaatlarda çalışan birine teslim ederek, sadece özel mülkiyet üzerine gelecek tasarlayan, hayatını garanti altına alma aymazlığı ve bu “rant” sayesinde üretimden elini ayağını çekerek yaşamak isteyenlere bu modeli pazarladık. Bu kolay yaşam ile beraber hem sosyal anlamda hem de sportif anlamda gelecek için büyük yıkımı da beraberinde pazarladık.

Halbuki, toplumsal bir kültür değeri olan sokak futbolu ve sokaktaki tüm oyunları, çocuk olma duygusunun karşılığını oyun formatı içinde sokak bize vermekteydi. Seksekten ip atlamaya, kukadan dokuz taşa, misketten çiviye, saklambaçtan birdirbire kadar tüm oyunların formatı sokaktaydı. Sokak bir mahallenin kamusal alanıydı. Herkesin her koşulda kullanabileceği ve özellikle çocukların sağlıklı gelişimi için her oyunu oynamaya muktedir olduğu alandı. Tüm çocukların motorik özelliklerinin gelişimi için, tüm oyunların ayrı format içinde, insan vücudunun ayrı kısımlarına hitap ettiğinden, muntazam bir gelişim sağlanmaktaydı. Bu bir doğal seleksiyondu. Buna bir eğitim müfredatı olarak de bakmak lazımdı. On yıllarca süren bu kültürel değer, çocukların gelişimi için bir sistem ve yöntem haline geldiğinden ve toplumun tümü tarafından benimsendiği için bir “ekol” halini almıştı.

Sokak futbolu da futbolumuzun ekolü haline gelmişti. O yıllardaki yetişen tüm futbolcuların, genç takımdan A takım seviyesine gelip oynamaya başlayana kadar, sokakta geçirdiği süre ve orada oynadığı oyun ile daha sonrası mahalle takımlarında oynadığı futbol, o dönem için futbolcu olmanın birer hiyerarşik evresiydi. Ve artık bir yöntem halini almıştı. Bu değerlendirme ışığında, bugün neleri kaybettiğimizi de anlamaya çalışmak, aslında en önemli konu olması gerekmektedir. Brezilya’nın yüz yıldır arsalarda ve plajlarda oynadığı futbolun, kendi futbolu adına “ekol” yaratması ve çok değer verilerek onun korunması hâlâ Dünya Kupasını almalarına temel neden olmaktadır.

∗∗∗

Avrupa Futbolunun sokak futbolu ile başlayan süreci, çocukların 8-9 yaşlarında bir takıma geçerek, futbolu kendi sosyal ve kültürel değerleri üzerinden bir “ekol” yaratılarak disipline edilmesi; Avrupa’nın Dünya Futbolu üzerinde belirleyici lider konumda olmasına neden olmuştur. Bizim ise, var olan sistemimizin, “ekol” haline getirilip sonra yok edilmesinin toplumsal ve sportif başarıya verdiği zararı telafi etmenin mümkün olmadığından, bugünkü rekabet koşullarındaki yetersizliklerimizde çok daha rahat görmekteyiz. İşte bu kitabın konusu bu sürecin işleyişini ve bir futbolcunun gelişimi için geçirdiği evreleri anlatarak, sokaktan mahalle takımına geçişin önemini ve o döneme ait özel insanların katkılarını anlatmaktadır.

Her mahallede, başkanlık yapma cesaretin sahip, kulübü kendi evi gibi görüp ve bir evin reisi sorumluluğunda davranarak tüm oyuncuları evladı gibi gören Recep Amca vardı. Her mahallede tüm mahalleyi bir araya getirip, forma yaptırıp, top alıp mahalle takımı kurarak onlara ağabeylik yapacak Veysel Ağabey vardı. Her mahallede gençleri bir arya getirip onları maça hazırlayıp, maça götürüp başlarında durup, her dertleri ile uğraşacak Cemil ve Hayati ağabeyler vardı. “Gazozuna maç” vardı, “Atan alır” vardı, “3 korner 1 penaltı” vardı, “5’te devre 10’da biter” vardı… ve bu kişiler ile kurgunun birleşmesi neticesinde ortaya sportif mutabakat çıkardı. Herkesin kabul ettiği bu mutabakatın yöntem olarak benimsenmesi, futbolcu kaynağının yetiştirme prensibi halini almasına neden olmuştu. Tarifi imkânsız bir olanaktı. ‘Sokak Futbolu’ kitabımda anlattığım Kardeşler Caddesi bu tarifi imkânsız sürecin mekanıydı.

∗∗∗

2000 yılından sonra, Cumhuriyet değerleri yok edilmeye başladığında ortaya çıkan feodal esnaf zihniyetinin, kültürel değerler adına, spor adına ve sokak futbolu adına verebileceği hiçbir şeyin olamayacağı gibi, var olan ve futbol için olmaz ise olmaz olan bir kültürün devamlılığını ‘rant’ uğruna yok etmeleri bir travmadır. Bunu yapmanın bedelini bu kör zihniyet sahibi yöneticiler ödese belki bu travma bir yere kadar çekilebilirdi. Acı olan-yüz yıllık kültürleri yok ederek, geleceği de imha ederek, dünya ile rekabet edeceğimiz değerleri ki diğer ülkelerde aynı silahlara sahipken ve onların aynı kurguyu ve kültürlerini koruyarak ve üstüne koyarak devam etmeleri neticesinde-bizi bu küresel kurgu içinde saf dışı bırakmalarına neden olmuştur.

Müslüm Gülhan – NationalTurk

Exit mobile version