Öncelikle konuya geçmeden Sergen Yalçın’a ve Sergen Yalçın’ın basın toplantısına değinmek istiyorum.
Sergen Yalçın için şu iki saptamayı yapmak sanırım önemli. Birincisi; saha içindeki başarısı, kendi pratik zekasının ona kazandırdığı oyun formatı içindeki bol tekrara dayanan deneyimlerini kullanmasına neden olduğundan, bu avantajı çok iyi kullanıyor.
Ama ikincisi ise, saha dışındaki donanımın eğitim dayanaklı olması, gereken bilgi ile edinilmiş düşünce davranış kodlarındaki eksikliklerinden dolayı, çok fazla karar değişikliğine bağlı tavizkar ve tutarsız davranışların ortaya çıkmasını sağlıyor.
Basın toplantısındaki Şampiyonlar Ligi ile söylediklerini dünyada hiçbir antrenörün söylemeyeceğini bilmesi gerekir. Orası rekabetin en üst düzeyde olduğu ve antrenörlerin kendini test ettiği en önemli alan olduğunu küçümsemesi, Beşiktaş için de kendi için de büyük talihsizlik oldu. Yazık!
Onu bağlamayan transferler ile mali yapıdaki konuşmaları, sanki tüm sorumluluk onunmuş gibi algı oluşturdu ve bu da haliyle yönetimin elini kuvvetlendirdi. Yönetimin cevap vermesi gereken konulara Sergen Yalçın’ın cevap vermesi farkında değil belki ama tüm ihaleyi aldım oldu…
Sonuçta: Yönetim haklı Sergen Yalçın haksız duruma gelecek.
Ve Beşiktaş yönetimi takım kurmak için bir yol izliyor ki kimse bu konuda rahat değil, çünkü süreç açık değil ve en önemlisi Sergen Yalçın bu işin neresinde?
Takım kurmayı gerçekleşmesini sağlayan belirlediğim birtakım parametreler var ve bunlar üzerinden giderek yorum cevap şeklinde anlatmak sanırım daha yararlı olacak.
►Kulübün transfer bütçesi,
►Kulübün tarihsel derinliği ve başarı hedefleri,
►Teknik direktörün hedefleri ve beklentileri,
►Transfer edilecek oyuncuların hedef ve beklentileri,
►Seyircinin ve kamuoyunun beklentileri,
Bu parametreler herkesin ev ödevlerini doğru yapması ile ortaya sağlam bir şekilde konula bilinir. Yönetimin, antrenörün ve seyircinin hedefleri belli olmak zorundadır.
Başarının sürdürülebilir olmasındaki en önemli kriter, hedefi gerçekleştirecek organizasyonun doğru şekilde tasarlanması ile sağlanır. Organizasyon demek, kendi alanında bilgi sahibi insanların oluştuğu kurumsal bir yapının yol haritasını belirlemesi demektir. Şimdi, Beşiktaş yönetimini buna göre değerlendirirsek sıkıntı büyük! Yok!
Düşük bütçeler ile doğru takım kurulur ve kurulan bu takımın elde edeceği başarı da çok büyük olur. Avrupa’da buna örnek olacak takım organizasyonu çoktur. Yönetimin transfer hamleleri ile Sergen Yalçın’ın Şampiyonlar Ligi için söyledikleri burası ile çelişmektedir.
Doğru mali politikalar ve buna en uygun takım kurgusunu sağlayacak organizasyon, başarıyı yakalamak ve hedefe ulaşmak için önemli etkendir. Mali girdi olarak 26 milyar Euro bütçeli ŞL değil de SMS’den gelen yardımdan medet ummak ve Alanya ile yapılanan anlaşmalar ile, Beşiktaş için böyle bir başarının açığa çıkmasını sağlayacak donanımdan uzak olduğu gibi, alt yapı oyuncuların bu yolla heba edilmesi tarihsel benliğine de terstir.
Takım kurma, takımı meydana getiren bileşenlerin aynı kimlik ve amaç etrafında oluşması ve bu kimliği geliştirecek olan hedefleri oluşmasını sağlayacak bütünlük içermelidir. Şu an Beşiktaş’ta kurumsallıktan söz etmemiz mümkün değil, çünkü yönetimdeki herkes kendi gardını (!) almış durumda.
Yönetim finansal yapının sağlıklı ve doğru şekilde oluşması ile beraber, takımın hedeflerine uygun teknik yapının oluşmasını sağlayacak esasları belirler. Teknik yapı ise takımın misyonuna, vizyonuna ve belliğine uygun oyun stratejilerini belirleyerek, buna uygun oyuncu profillerinin oluşumunu ve seçilmesini sağlar. Bu konuda büyük bilgi açığı var ve hâkim olan ise ‘esnaf’ mantığı.
Başarı için en basit ölçek; Yönetim, teknik heyet ve futbolcuların kendi koşulları içerisinde değerlendirileceği gibi hiyerarşik yapıda da uyumun ve iç ve dış beklentileri karşılayacak bütünlüğe sahip olması gerekir. Bu kurumsallık sağlanamadığı gibi, hala gelen ve giden oyuncuların var olması ve takıma yararlı olacak oyuncuların gitmesi, beklentilerden çok, durumu kurtarma üzerine ve zamana oynama üzerine bir kurgunun oluştuğu izlemini vermektedir.
Değişimlere açık olmakla beraber, tarihsel süreçten gelen misyonu bozmayacak ve bütünlüğe hiçbir şekilde zarar vermeyecek yönetim mekanizmasının devrede olması gerekir. Tarih yok, misyon yok ama yönetim devrede, evet ama topu Sergen Yalçın’ın kucağına bırakmak için devrede. Haliyle fatura Sergen Yalçın’a kesilecektir.
Müslüm Gülhan / NationalTurk