Arjantinli ünlü teknik direktör Hector Cuper, Savaş Suçuna Ortak Mı?
Suriye’deki iç savaş, 2011’deki barışçıl protestoların ardından, rejim ve muhalefet arasında ağır bir çatışmaya dönüştü.
Bu kaotik ortamda, futbol gibi sporlara olan ilgi bir yandan devam ederken, diğer yandan rejim tarafından sıkça bir propaganda aracına dönüştürüldü.
Beşar Esad’ın yönetimi altındaki Suriye, iç savaş ve bölgesel çatışmalarla boğuşurken, millî futbol takımı da sık sık devletin imajını düzeltme ve uluslararası alanda sempati kazanma amacıyla kullanıldı.
Ancak, iç savaşın ortasında, millî futbol takımının başına gelen yabancı teknik direktörler, savaşın ve diktatörlüğün gölgesinde önemli bir soru işareti oluşturdu:
Futbol teknik direktörleri, rejimin uyguladığı insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarıyla ne kadar ilişkilendirilebilir? Ve özellikle Hector Cuper gibi uluslararası üne sahip teknik direktörler, Esad rejimiyle ne kadar bağlantılı?
Hector Cuper ve Suriye’deki Görevi
Arjantinli teknik direktör Hector Cuper, 2019 yılında Suriye Millî Futbol Takımı’nın başına getirildi. Arjantin futbolunun önde gelen isimlerinden biri olan Cuper, daha önce Valencia ve Inter Milan gibi büyük kulüplerde çalışmış, başarısıyla tanınmış bir isimdi.
Ancak Suriye’deki görevi, bir futbol teknik direktörünün kariyerinin ötesinde daha karmaşık bir duruma dönüştü. Suriye’nin, uluslararası arenada tanınan bir teknik direktörle çalışması, rejime daha fazla meşruiyet kazandırma çabalarının bir parçasıydı.
Cuper’in göreve başlaması, Suriye hükümetinin futbolu bir propaganda aracına dönüştürme çabalarının bir parçasıydı.
Esad, hem iç hem de dış dünyada Suriye’nin “normalleşmesini” sağlamak amacıyla, millî futbol takımını bir vitrin olarak kullandı.
Ancak bu süreçte, Cuper’in rejimle olan ilişkisi, futbolun ve siyasetin nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Cuper, rejimin dışarıya verdiği mesajları güçlendirmek için bir araç haline geldi.
Savaş suçları ve insan hakları ihlalleriyle dolu bir ülkede görev almak, Cuper’in imajını sorgulanabilir kılıyor.
“Futbol bir oyun olabilir, ancak politikası bir savaş gibidir.”
Bernd Stange ve Diğer Yabancı Teknik Direktörler
Suriye Millî Takımı, sadece Hector Cuper gibi isimlerle değil, Alman Bernd Stange, Tunuslu Nabil Maâloul, Romanyalı Valeriu Tiţa gibi başka yabancı teknik direktörlerle de çalıştı.
Her birinin, Esad rejiminin savaş suçlarıyla ve ülkedeki insan hakları ihlalleriyle olan ilişkileri sorgulanabilir.
Bernd Stange, 2000’li yılların başında Suriye Millî Takımı’nı çalıştıran Alman teknik direktördü. Stange, daha önce Irak Millî Takımı ve Kıbrıs Rum Kesimi Millî Takımı gibi ülkelerde de görev yapmış, futbolun politikle iç içe geçtiği yerlerde deneyim kazanmıştı.
Bu deneyimler, Suriye’deki görevinde de bir nevi birleştirici bir rol oynamış olabilir. Ancak yine de, rejimin politikalarından etkilenip etkilenmediği ya da rejimin propagandasına alet olup olmadığı sorusu, Cúper gibi Stange için de geçerli bir soru olarak kalmaktadır.
Nabil Maâloul, Tunuslu teknik direktör, Suriye’deki görevine geldiğinde, hem Tunus’taki futbolcu geçmişi hem de Espérance de Tunis ile kazandığı başarılarla tanınıyordu. Ancak Suriye’deki ortam, onun futbolculuk ve antrenörlük kariyerinden daha karmaşık bir deneyim sundu. Savaşın, rejimin baskılarının ve Suriye’deki politik karışıklıkların ortasında, Maâloul’un Esad rejimiyle ne kadar ilişkili olduğu sorusu da yanıtlanmayı bekleyen bir başka sorudur.
Valeriu Tiţa, Romanyalı teknik direktör de, Suriye’deki dönemi sırasında yine büyük sorularla karşı karşıya kaldı. Tiţa, Al-Ittihad’da kazandığı başarılarla tanınmış bir isimdi ancak Suriye’de geçirdiği süre boyunca yaşanan rejim baskıları, onu doğrudan veya dolaylı olarak Esad rejimiyle ilişkilendirebilir.
Sonuç: Futbol ve Siyasi Sorumluluk
Suriye Millî Futbol Takımı’nda görev alan yabancı teknik direktörler, sadece futbol değil, aynı zamanda rejimin imajını yansıtan figürler haline gelmiştir. Bu teknik direktörler, futbolun uluslararası arenada birer “görünürlük” aracı haline gelmesini sağlayarak Esad rejimine meşruiyet kazandırma çabalarına dolaylı ya da dolaysız katkıda bulunmuş olabilirler.
Ancak, Hector Cuper, Bernd Stange, Nabil Maâloul, ve Valeriu Tiţa gibi isimlerin, savaş suçlarına veya Esad kadar suçlu olup olmadığına dair kesin bir yargıya varmak zor.
Ancak, futbolun politikle iç içe geçtiği bu gibi durumlarda, teknik direktörlerin ve futbolculuk kariyerlerinin sadece sporla sınırlı kalmadığı aşikardır.
Suriye’nin uluslararası izolasyonu ve iç savaşın derinleşmesiyle birlikte, futbolun ve sporun bu tür yönetimlerdeki rolü sorgulanabilir.
Birçok insan için futbol, sadece bir spor olmanın ötesine geçer ve bazen, savaşların, diktatörlüklerin ve insan hakları ihlallerinin meşrulaştırılmasında kullanılan bir araç haline gelir.
“Futbol sahaları, bazen siyasi arenaların bir yansımasıdır; topun gittiği yer, yalnızca oyunun değil, gücün yönünü de gösterir.”
İslam Bozkurt – NationalTurk
Arjantinli teknik direktör Hector Cuper ile Suriye Röportajı
Hürser Tekinoktay: “Barcelona’da Xavi’nin yerine Hansi Flick gelecek”