“Dün Abdülhamid, Bugün AK Parti: İttihatçıların Gözüyle Türkiye”
NationalTurk yorumcusu İslam Bozkurt'un "Dün Abdülhamid, Bugün AK Parti: İttihatçıların Gözüyle Türkiye” başlıklı yazısı;
2001’den 2024’e: İttihatçıların Yükselişi Neden Gereklidir?
Tarih, her döneminde bize bir ders sunar. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılındaki en kritik kırılma noktalarından biri, Sultan II. Abdülhamid ve İttihat ve Terakki Cemiyeti arasındaki ideolojik ve siyasi mücadeledir. Bugün Türkiye’nin siyasi atmosferinde de benzer bir karşıtlık hissediliyor. 20 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan AK Parti, modern zamanın Abdülhamid’i gibi, merkezi otoriteyi güçlendiren, halk desteğine dayalı, muhafazakâr bir yönetim anlayışıyla hareket ediyor. Ancak tarih bir kez daha aynı soruyu soruyor: Türkiye’yi ileriye taşıyacak olan otoriter bir düzen mi, yoksa devrimci ve modernleşmeci bir hareket mi?
Abdülhamid ve AK Parti: Ortak Noktalar
II. Abdülhamid, Osmanlı’nın çöküş döneminde halk desteğiyle otoriter bir düzen kurmuş ve güçlü merkeziyetçi bir yönetim sergilemiştir. Bugün, AK Parti de benzer bir biçimde toplumu muhafazakâr değerler etrafında birleştirerek gücünü pekiştirmiştir. Her iki liderlik dönemi de altyapı projelerine ve ekonomik kalkınmaya büyük önem vermiş, fakat özgürlüklerin kısıtlanması ve eleştiriye tahammülsüzlükle eleştirilmiştir.
Tıpkı Abdülhamid’in, “dış güçler” söylemiyle muhalifleri bastırmaya çalışması gibi, AK Parti de politikalarını aynı çerçevede savunmuştur. Ancak ne Abdülhamid’in otoriter yönetimi Osmanlı’yı kurtarabilmiştir, ne de bugünkü Türkiye’nin sorunları yalnızca güçlü bir liderlikle çözülebilir. Burada devreye İttihatçı bir liderlik ihtiyacı doğmaktadır.
Bugün İttihatçılar Olsa: Lider Kim Olurdu?
Eğer İttihat ve Terakki bugün var olsaydı, kuşkusuz liderleri halkın özgürlük arzusunu dile getiren, entelektüel birikimi yüksek, modern bir figür olurdu. Bu lider, hem Batı’nın demokratik değerlerini benimseyen hem de Türkiye’nin bağımsızlığını savunan bir çizgide yer alırdı. Günümüz Türkiye’sinde İttihatçılar, AK Parti’nin “halkçı otoriterliği”ne karşı özgürlükçü, reformist ve milliyetçi bir denge unsuru olabilirdi.
2001 ve 2024 Türkiye’si: Neden İttihatçıların Zamanı?
2001 yılında AK Parti, ekonomik kriz ve toplumsal çalkantıların ardından “değişim” vaadiyle iktidara geldi. İlk yıllarında başarılı ekonomik reformlar ve AB üyelik sürecinde olumlu adımlar atsa da, zamanla otoriterleşen bir yönetim anlayışı benimsendi. Bugün, 2024 Türkiye’si, ekonomik sıkıntılar, kutuplaşmış bir toplum ve yorgun bir siyasi anlayışla karşı karşıya. Halk, yeni bir devrime, yeni bir vizyona ihtiyaç duyuyor.
İşte burada İttihatçılar devreye girerdi. İttihatçılar, 20. Yüzyılın başında nasıl Osmanlı’yı modernleştirme ve özgürleştirme çabası verdiyse, bugün de Türkiye’nin çıkış yolu olarak laiklik, bilim, eğitim ve sanayileşme temelli bir program sunabilirdi. Onların liderliği, muhafazakâr popülizme karşı entelektüel bir alternatif oluşturur, kutuplaşmayı sonlandıracak reformist bir yol açardı.
Modern Türkiye’nin İhtiyacı: Cesur Reformlar
Bugünün İttihatçıları, ekonomik krizlere karşı devletçi bir kalkınma modelini benimseyebilir; tarımı ve sanayiyi canlandırarak üretime dayalı bir ekonomi oluşturabilirdi. Ayrıca, bilim ve teknolojiye yatırım yaparak gençlerin Batı ile rekabet edebileceği bir Türkiye inşa edebilirdi. Dış politikada “stratejik yalnızlık” yerine, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine uygun olarak barışçıl ve çok taraflı bir diplomasi tercih edilirdi.
Sonuç: İttihatçılar, Türkiye’nin Geleceği İçin Şart
Tarihin bize öğrettiği bir şey var: Güçlü liderlik, reformist bir ruh ve halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap veren bir vizyon olmadan, toplumlar ilerleyemez. Bugün, Türkiye’nin geleceğini yeniden şekillendirmek için İttihatçı bir liderliğe ve cesur reformlara ihtiyaç var.
Abdülhamid döneminde olduğu gibi, muhafazakâr bir düzenin sağladığı geçici istikrarın ötesine geçmek için, toplumun köklü bir değişime ihtiyacı var. Türkiye’nin gençleri, kadınları, işçileri ve köylüleri, modernleşme ve özgürlük ateşini yeniden yakmak istiyor.
İttihatçı bir ruhla: Türkiye’yi, halkın değil, bireyin özgürlüğünün teminat altına alındığı bir ülkeye dönüştürmek mümkün.
Bu, sadece bir hayal değil; doğru liderlikle bir gerçek olabilir.
Bu yazı, geçmişin ışığında geleceği sorgulamak ve İttihatçı bir bakış açısıyla modern Türkiye’ye yeni bir yön göstermek amacıyla kaleme alınmıştır.
İslam Bozkurt – NationalTurk