Özbekistan’ın başkenti Taşkent, fakat 1966 yılında yaşanan yıkıcı depremin ardından büyük ölçüde yeniden inşa edilen kent tarihi eser bakımından birer açık hava müzeleri gibi olan Buhara, Hive ve Semerkant’ın yanında oldukça sönük kalıyor.
Buhara ve Hive Semerkant gibi ayrı ayrı ele alınmalı ve bu yazıyı sadece Semerkant’a ayırdım.
Semerkant M.Ö. 14. yüzyıllarında Zeravşan ovasında Persler tarafından kurulmuş Orta Asya’nın en eski kentlerinden biri M.Ö. 329’da Büyük İskender’in eline geçen kente Yunanlar Marakanda olarak adlandırmışlar.
Semerkant M.Ö. 6. Yüzyılda Türklerin etkisi altına girerek o günden beri kadim bir Türk kentidir.
Türkler Semizkent demişler kente, Semerkant anlamı taş kent veya kale kent’tir.
İpek Yolu’nun önemli bir kavşağında kurulan kent, 712’de Müslüman Araplar tarafından fethedilir ve Arapların önemli bir karakol kenti olur.
1220’de kent Cengiz Han’ın kontrolüne geçti, şehri tamamen harap etti. 14 Yüzyılda 1370’de Emir Timur’un Semerkant’ı Timur İmparatoruğunun başkenti ilan etmesiyle İpek Yolu’nun önemli bir kavşağında olması avantajı da eklenince ticaretin yanı sıra kent önemli bir ilim, bilim ve kültür ve merkezi haline de gelir, 14 ve 15. Yüzyıllar Semerkant’ın altın dönemi olarak kabul edilir.
Bir parçası olduğu Buhara Emirligi 1868’de Ruslarin eline geçince Semerkant Türkistan’a bağlandı.
1924’te Ruslar Türkistanı Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan olarak beşe bölüyor.
1924’te Taşkent’in başkent ilan edilmesine Kazakistan Taşkent’in kendisine bırakılmasında ısrar edince aynı yıl, Semerkant 1924’ten 1930’a kadar Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti olur, Taşkent 1930’da kesin olarak Özbekistan’da kalınca 1930’da Semerkant’ın başkentliği biter.
Registan Meydanı Semerkant’ın kalbidir, anlamı “Kumlu yer” demektir, Uluğ Bey Rasathanesi, Emir Timur ve İmam Maturidi türbelerii hariç diğer bütün önemli tarihi eserler Registan ve civarındadır, Bibi Hanım camii
Gur Emir medresesi
Şah-ı Zinde camii ve türbeleri
Eski ticaret çarşısı
Ruhabad Türbesi gibi.
Semerkant Kağıdı ve Tarihi!
Çinlilerle Semerkant Beyi Abu Muslim komutasındaki Arap ve Türklerden oluşan İslam ordusunun, 751’de Talas Irmağı kıyısında ele geçirdiği çok sayıda Çinli esirlere hayatlarını kurtarmak ve özgürlüklerine kavuşmaları karşılığında bildikleri zanaatları Semarkantlılara öğretmeleri ve göstermeleri isteniyor, o güne kadar Çinlilerin üretimini büyük bir sır gibi sakladığı kağıt üretiminin sırlarını Çinli esirlerden kağıt ustası olan bir askerin Semerkantlılara öğretmesiyle Semerkant kağıdının günümüze kadar gelen hikayesi başlar.
Kağıt Semerkant’tan önce İslam ülkelerine sonra Avrupa’ya yayılarak Çin’in altın yumurtlayan tavuğu tarih olur ve Semerkant İpek Yolunun üzerinde olma avantajıyla kağıdın merkezi olur.
8. Yüzyıldan beri o günün yöntemleri kullanılarak yapılan dut ağacı kabuğundan yapılan kağıt halen Semerkant’ta üretiliyor ama sadece bir kağıt atölyesi günümüze kadar gelmeyi başarıyor.
Semerkantlı kağıt ustaları kağıt yapımını öğrendikten 2 asır sonra 10. yüzyılda Çinlileri de geçerek dünyadaki en ince, pürüzsüz, dayanıklı ve mürekkebi fazla emmeyen kağıt çeşitlerini üretmeyi başarıyor ve ürettikleri kağıt 2 bin yıldan fazla dayanıyor ve fare dut ağacının kendine özgü salgısından bu kağıdı kemiremiyor.
10. Yüzyılda Çin’i geride bırakan yöntemle ürettikleri kağıdın çok beyaz olanlarının “Semerkant Sultan Kağıdı”, çok ince olanlarına da “Semerkant İpek Kağıdı” olarak adlandırıyorlar ve Semerkant kağıdını Çin ve diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri de sallandığında kendine özgü bir ses çıkararak diğerlerinden kolayca ayırt edilmesidir.
Semerkant’ta halen faaliyet gösteren tek atölyenin sahip ve çalışanları kağıdın nasıl üretildiğini, hangi aşamalardan geçtiğini tek tek bize gösterdiler ve ben de on aşamayla elde edilen kağıdın serüvenini on başlıkla ve fotoğraflarla siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Semerkant Kağıdı Nasıl Yapılır? İşte Aşamalar;
- 1- Dut ağacı dalları budanarak, kağıt üretilecek atölyeye getirilir.
- 2- Dallarından kabuğu dalın ortası bıçakla yarılarak çıkarılır.
- 3- Çıkan kabuğun dışındaki koruyucu zarı yanı dış kabuğu usta ellerde bıçakla taze patates soyar gibi ayıklanarak temizleniyor.
- 4- Temizlenen kabuk belli bir yumuşamaya gelinceye kadar bir kazanda uzun sürü kaynatılıyor.
- 4- Kaynayarak kıvama gelen kabuklar ağaçtan yapılmış büyük bir çanağa su gücüyle çalışan büyük bir dibekle dövülerek hamur haline getiriliyor.
- 5- Elde edilen kağıt hamuru içi soğuk suyla dolu geniş bir ahşaptan yapılan geniş bir tekneye alınıp karıştırılarak kağıt yapımına hazır hale geliyor.
- 6- Tekneden ahşaptan yapılan altı süzekli özel kağıt kalıplarına alınan malzemenin suyu süzülerek tekrar tekneye giderken üstte kalan malzeme preslenmek için bir kenara konuluyor, aynı işlem belli kağıt kalıpları bir sayıya gelinceye kadar sürüyor ve presleme işlemi büyük bir taş bu kalıpların üstüne konarak 24 saatte gerçekleşiyor.
- 7- Presten çıkan kağıtlar tamamen kuruması için ahşaptan yapılan geniş panellere ucu suyla ıslatılan bir fırçayla yapıştırılıyor.
- 8- Yaz veya kış sıcaklığına göre belli saatte bu panelde kuruyan kağıtlar çıkarılıyor.
- 9- Çıkarılan bu kağıtlar son derece düzgün taş veya mermerle iki tarafı da ütüleniyor, Semerkant kağıdını Çin kağıdından ayıran da işte bu ütüleme işlemi, ve Çin kağıdının bir tarafını kullanabilirken Semerkant kağıdının 2 tarafını da kullanabiliyorsunuz, buda Semerkant kağıdının daha değerli ve özel yaparken aslında kağıt tasarrufu sağlanırken daha az dut ağacı budanmış oluyor.
- 10- Kağıdımız hazır 🙂
Metin Yılmaz – NationalTurk