İnanç Turizmi ve Gerçekler!

NationalTurk yorumcusu Metin Yılmaz'ın bu haftaki "İnanç Turizmi ve Gerçekler!" başlıklı yazısı;

Son günlerde aşağıdaki paylaşım Facebook ve X Platform’da (Twitter) çokça paylaşılıyor.

İnanç Turizmi ve Gerçekler!

Erken Hristiyanlık döneminin büyük öneme sahip yedi büyük kilisenin haritadan anlaşılacağı üzere hepsi İzmir, Manisa ve Denizli illerimizin sınırları içerisindedir.

Hazreti İsa’nın 12 Havarisinden biri olmasının yanı sıra, 4 İncil Yazarından biri olan Aziz Yuhanna tarafından yazılan İncil’in Vahiy bölümünde adı geçen bu kiliseler Hristiyanlıkta çok büyük manevi öneme sahiptir.

Aziz Yuhanna’da hayatının son dönemini Efes’te geçirmiş ve mezarı Selçuk Ayasuluk’ta sonradan adına yapılan kilisededir.

Hazreti Meryem’in ömrünün son yıllarında Katolik Vatikan’a göre Efes yakınında Bülbül Dağı’nda yaşadığı düşünülen küçük şapel ise ayrı bir bonus.

Peki bu kadar zenginliğe karşın Türkiye İnanç Turizminin neresindedir?

Screenshot’ta yazılanlara katılıyorum, çok büyük gelir getirecek ve Türkiye’nin imajını olumlu yönde geliştirecek bir daldır İnanç Turizmi fakat Türkiye’de kafalar değişmediği sürece bu turizmden istediği payı alamaz, mümkün değil!

Bu kiliselerin yanısıra, Konsiller ile Hristiyanlıkta hatırı sayılır bir yeri olan İznik, İslam gibi Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın da Anadolu’ya giriş kapısı olan Antakya.

Aziz Paul’un Antakya’dan başlayıp Tarsus, Konya Lystra, Isparta Yalvaç ile devam edip Efes’te bitecek Misyonerlik Güzergahı gibi tur güzergahları ve Anadolu’da Ermeni ve Süryani kiliseleri ile Kapadokya Kiliseleri Türkiye’yi turizmde zirveye çıkarır fakat bu zihniyetin değişmesi şart.

Antik Yunan tapınağına, Yedi Kiliseden birine ve Roma Dönemi Yahudi Sinagoguna ev sahipliği yapan Sardes gibi başka bir antik kent yeryüzünde var mıdır?

İstanbul ise Osmanlı camileri artısı ve Ayasofya avantajı ile bu konuda rakipsizdir.

Alevi-Bektaşi inancının yoğun olduğu bölgelerde çok kıymetli tarihi Cemevleri, Alevi Ocakları var, bunlar Orta Anadolu’nun yanı sıra Tunceli, Elazığ, Erzincan ve Sivas’ta yoğunlaşmış durumda.

Türkiye’de öteden beri paraya tapan ve görmek istediğini gören, görmek istemediğini mahveden her kesimde bulunan bir zihniyet var.

Sardes
Hacıbektaş Cemevi ve Camii
Kariye
Kariye
Sardes Sinagogu
Edirne Selimiye Camii

Bu zihniyet turizmciler arasında daha da güçlü ve iki yüzlülük gibi fazlalıkları da var.

15 Ağustos’ta yapılması gereken Sümela’da Meryem Ana Yortusunu tarihinde yapılması için Fener Rum Patriği ve Patrikhanesi ile dayanışma açıklayan acentacı veya rehber bir tane turizmci çıkmadı.

23 Ağustos’ta yapılan Ayin öncesi Patrik Bartholomeos resmen tehdit edilerek “vatan haini” ilan edildi, kimse Rum vatandaşların yanındayız demedi, ama ilk gördükleri yerde Patriğe kuru övgü çekip, Rum papazlar ile birlikte “kanka” fotoğrafları ve sırıtmaları gecikmeyecek.

Van Akdamar Adası Surp Haç Kilisesinde Ermeni vatandaşlarımızın ayinini engellemek için yaptıkları gülürtüleri etkili olmadı ve ayin sessiz sedasız gerçekleşti.

Türkiye’nin kadim haklarına karşı bu kadar nefretin olduğu yerde İnanç Turizmi gelişmez ve çok korktukları siyasileri çok seven turizmcilerin İnanç Turizmi diye projelerinin olmaması gibi acı bir durumda var.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak bir tanıtım projesini için hükümet zorlamayan turizmciler ve siyasetin bu kadar uyumlu olmasına anlam veremiyorum.

Atatürk’ün Ayasofya Kararnamesinin yok hükmüne çıkarılmasını ve siyasete açılmasını tebrik eden turizmcilerin Sümela’da Rum Patriği’ne hakaretlere, tehditlere ve Rum vatandaşlara baskıya karşı susmaları kendileri açısından elbette tutarsızlık değil fakat Türkiye açısından büyük talihsizliktir.

Bütün bunlar olurken, istisnalar kaideyi bozmaz Türkiye’nin imajı ne durumda diye merak eden aydın, gazeteci, turizmci ve muhalif siyasetçi olmaması ise ayrı bir sorun!

İmajımız ise ne yazık ki Gece Yarısı Ekspresi’nin kafalara oturttuğu imajdan daha kötü durumda.

Metin Yılmaz – NationalTurk

Exit mobile version