Tarihi Büyük Adamlar Yazar ve Onlar Tarih Olmazlar!
NationalTurk yorumcusu Metin Yılmaz'ın bu haftaki "Tarihi Büyük Adamlar Yazar ve Onlar Tarih Olmazlar!" başlıklı yazısı;
Bu yazı 30 yaşından önce dünyayı fetheden ölümün dahi öldüremediği bir adamın, Büyük İskender’in hikayesidir!
Büyük İskender’i bu kadar büyük ve ölümsüz yapan neydi?
İskender M.Ö. 356’da Yunanistan’ın kuzeyinde antik Makedonya’nın başkenti Pella’da doğdu, babası Makedonya Kralı 2. Philip’tir annesi Epir Kralı 1. Neoptolemus’un kızı Olympias’tır.
Çocukken ünlü Yunan filozofu Aristoteles’ten ders aldı ve annesi Olympias tarafındanda çok iyi yetiştirildi, Olympias yetişmesi ve kişiliğini bulmasında Aristoteles kadar etkili olmuştur.
Philip M.Ö. 359’da iktidara geldiğinde Makedonya korkunç bir durumdaydı, Trakya ve İlirya (Bugünkü Arnavutluk ve çevresi) ile Yunan şehirlerinin tehdidi altında ve yıkılmanın eşiğindeydi.
Ama doğru zamanda Philip doğru adamdı çünkü Philip zeki bir diplomat, ilham verici bir general ve keskin bir reformcuydu.
Philip’in saltanatının sonunda Makedonya bölgedeki en güçlü devlet haline geldi; Trakya ve İlirya’ya boyun eğdirdi ve Philip, Yunan şehirlerini yendi ve kendisini Yunanistan’ın fiili lideri yaptı, fakat bütün bu yaptıkları 2. Philip’i oğlu İskender’in gölgesinden kurtaramayacaktır ama İskender’in önünü aydınlatan bir deniz feneri gibi hep zihninde var olacaktır.
2. Philip, M.Ö. 336’da umutsuzca şöhret olmak isteyen Pausanias adlı bir koruma tarafından öldürüldü, çünkü Pausanias ünlü olmanın en geçerli yolunun yaşayan en ünlü adamı öldürmek olduğunu düşünüyordu ve böylece 20 yaşındaki İskender Makedonya kralı ilan edildi.
İskender’in ilk işi, konumunu güvence altına almak ve Philip’in ölümünden sonra ortaya çıkan isyanları bastırmak oldu. Makedonya’da isyan çıkarabilecek ve yönetime gelmek isteyen rakiplerini acımasızca ortadan kaldırdı, Trakya ve İlirya’daki isyancıları yendi ve Thebes şehrini yıkarak Yunanistan’a hakim oldu.
Krallığı güvende, Balkanlar boyun eğdirilmiş ve Yunanlılar onun yönetimi altında birleşmişken İskender, babası Philip’in hazırladığı ama suikast sonucu öldürülünce rafa kaldırılan Perslerin Ahameniş İmparatorluğu’na karşı sefere çıktı çünkü güçlü ve varlıklı Persler, iki yüzyıl boyunca Yunanlıların can düşmanları olmuşlardı. Perslere savaş için Kral Philip, M.Ö. 337’de Chaeronea Muharebesi’ni kazandıktan sonra, Makedonya Krallığı’nın hakimiyetine direnen Sparta hariç Yunan şehir devletlerini Yunan Birliği adlı bir askeri ittifaka girmeye zorladı, amacı M.Ö. 480’de Yunanistan’ın ikinci Pers işgalinin intikamını almak için Pers Ahameniş İmparatorluğu’na savaş açmaktı.
İskender, babası Philip komutasında savaşla yoğrulmuş ve yetenekli generallerden oluşan bir komuta tarafından desteklenen Makedon askerleriyle doğuya, günümüz Türkiye’sinden Pers İmparatorluğu’nun kalbi olan Mezopotamya’ya doğru ilerledi, bu çok hızlı, durdurulamaz bir ilerlemeydi.
İskender ilk olarak M.S. 334’de eski adı Granikos olan bugün Biga Çayı olarak adlandırdığımızı Çanakkale’nin Biga ilçesi Gümüşçay beldesi civarında yapılan Granikos Muharebesi’yle Perslere ilk yenilgilerini tattırarak Pers hakimiyetinde bulunan ve İyonya olarak adlandırılan Batı Anadolu kıyılarını ve iç Ege’ye doğru olan bölgeleri Perslerden geri almaya başladı.
İskender hakkındaki birçok efsaneden biride işte bu zamandan geliyor, M.Ö. 334’te günümüzde Ankara Polatlı’da Yassıhöyük olarak adlandırılan Frigya’nın başkenti Gordion’a geldiğinde bir kağnıyı bir direğe bağlayan karmaşıklığıyla ünlü Gordion düğümü denilen bir düğüm vardı, kim çözerse, Asya’ya hükmedecekti. İskender, düğümü çözmeye çalışır ama başaramaz. Sabrı tükenince öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu’nun fatihi ve Asya’nın hakimi olma yolundadır.
Pers İmparatoru 3. Darius, İskender’in ilerleyişini durdurmak için imparatorluğunun bütün etnik guruplarından oluşturduğu çok büyük bir orduyla, Hatay’ın Dörtyol ilçesi yakınlarında Issus’ta M.Ö. 333’te İskender’in ordusuyla karşı karşıya geldiler ve İskender kesin ve büyük bir zafer kazandı.
Darius geri çekildi ve İskender’e bir anlaşma teklif etti: Barış yapmak şartıyla İskender’e Pers İmparatorluğunun yarısına bırakmayı önerdi. İskender’in generallerinden Parmenion, İskender’e yerinde olsa şartları kabul edeceğini söyledi. İskender’in buna cevabı, “Parmenion olsaydım ben de kabul ederdim” oldu ve barış antlaşması olmadı.
Issus Savaşı’ndan sonra İskender, Mezopotamya’ya Pers İmparatorluğu’nun kalbi Babil’e girmeden önce M.Ö. 332’de Lübnan’da bulunan Trye’yi (Sur) Perslerden alarak Mısır’a gidişinin önünde engel kalmadı ve Mısır’ı böylece fethetti. Sonra yönünü Mezopotamya’ya çevirip M.Ö. 331’de Irak’ın Erbil ve Musul yakınlarında yapılan Gaugamela Muharebesini sayıca az olan ordusuyla Pers Kralı 3. Darius’a ve büyük, güçlü ordusuna çok ağır bir yenilgiye uğratıp Pers İmparatorluğunu tarihe gömerek 200 yıllık büyük Yunan rüyasını gerçekleştirdi.
İskender burada da durmadı, daha da ileri giderek günümüz Afganistan, Pakistan ve Hindistan’a kadar ilerledi. Önündeki her şeyi süpürdü ve ölümüne kadar yenilmez oldu. İskender daha sonra Arabistan’ı da fetih etmeyi planladı, ancak kuzeybatı Hindistan fethinin sınırını belirledi; çok uzun zamandır evlerinden ayrı kalan askerleri Makedonya ve Yunanistan’a dönmek istediler. Makedonya’yı terk ettiği o 10 yıldan daha az bir sürede İskender 30 yaşına geldiğinde bilinen dünyanın yarısını fethetmişti.
İskender’in babasından aldığı krallığı yarattığı krallıkla karşılaştırın; kendisinin tarihin en büyük askeri stratejistlerinden ve liderlerinden biri olduğunu bilmek için seferlerinin ayrıntılarını keşfetmemize gerek yok, zira İskender’in büyüklüğü cüretiyle eşleşiyordu.
İskender aynı zamanda çok iyi bir halkla ilişkiler ustasıydı çünkü seferlerinde, tarihçi Callisthenes, heykeltıraş Lysippos, ressam Apelles ve taş oymacılığı ve mücevher ustası Pyrgoteles gibi çağının en iyi şairlerini, sanatçılarını ve yazarlarını yanından ayırmadı.
İskender şehirler kurup onlara kendi adını vermekten de hoşlanırdı; Yunanistan’dan Afganistan’a, Hindistan’a kendi adını verdiği veya baştan başa imar ettiği, adını değiştirdiği şehirlerin bugün pek çoğu başka adla anılsa veya antik şehir olsa da, Mısır’daki İskenderiye ve Türkiye’de ki İskenderun gibi 70 şehir kurmuştur.
Şehir kurarak adını vermesi bencillik değildi; İskender’in imajının küratörlüğünü yapmasıyla, siyasi meşruiyet ve istikrarla ilgiliydi.
Çok kültürlü bir imparatorluk yaratmak için generallerini Pers soylularıyla evlendirerek ve geleneklerini karıştırarak Greko-Makedon kültürünü Perslerinkiyle birleştirmeye çalıştı. Ancak İskender, bir Pers kralını yere secde ederek selamlamanın geleneksel yöntemi olan “proskynesis’i” kendisi için generallerinden ve bürokratlarından talep ettiğinde reddedildi, çünkü Yunanlılar proskynesis’i tanrılarına saygı ve hürmet için yapardılar ve bunu İskender için yapmayı reddettiler.
Tanrıça Artemis’in Efes’te tapınağının yakılmasına dahi aldırış etmeden doğumuna ebe olarak yardıma gittiği 21 Temmuz 356’da Pella’da bir gece yarısı başlayan hayat hikayesi ne yazık ki, M.Ö. 323’te 10 Haziran’ı 11 Haziran’a bağlayan bir başka gecede, sadık astronomlarının Babil’den uzak durması gerektiği yönündeki kehanetlerine rağmen Babil’e dönmesiyle sona erdi.
Bütün bir gün ve gece içtikten sonra, sadece 32 yaşında öldü ve birçok insan zehirlendiğine inanıyor fakat Plutarch ve Arrian, İskender’in bir rahatsızlık sonucu öldüğüne inanıyorlar ve Plutarch, zehirlendiği yönündeki iddiaları keskin bir şekilde reddediyor.
Ölümünün hemen ardından, sözde Diadokhoi Savaşları geldi.
Diadokhoiler İskender’in önde gelen generalleriydi – Ptolemy, Perdiccas, Seleucus ve Antigonus Monophthalmus gibi komutanları yarattığı imparatorluk için uzun yıllar savaştılar ve bu savaşlar sonucu İskender’in imparatorluğu hızla dağıldı, ancak bu halefleri tarafından kurulan; Ptolemaios Mısırı, Antigonid Makedonyası, Selevkos İmparatorluğu yüzyıllarca sürdü, fakat bu ardılı devletler en son M.Ö. 30’da Ptolemaios Mısırı Romalılar tarafından fetih edilmesiyle varlıkları tamamen sona erdi.
Uzun vadede, İskender’in mirası “Helenistik Çağı” başlatmak oldu. Batı’yı Doğu’ya bağlayarak Pers İmparatorluğu’nu paramparça etmiş ve hem Yunan dilini hem de kültürünü tüm Avrasya’ya yaymıştı. Yani mirası, sonunda dünyayı kültürel olarak yeniden şekillendirmekti, Avrupa’nın ve Batı’nın kadim kurucu kültürünün Yunan kültürü olmasının başlıca kahramanlarından biri hiç şüphesiz İskender’dir.
Sadece Yunan ve Batı medeniyeti için önemli bir şahıs değildir, Müslümanların, özellikle Türklerin çocuklarına adı verilecek kadar etkili ve saygı duyulan bir Yunan’dır.
Makedonyalı Büyük İskender olarak anılmasından dolayı kökeninin Yunan olmadığı gibi bir şeyi akıllara gelmesin.
Makedonya Selanik’in merkezi olduğu büyük bölümü Yunanistan’a, diğer kısımları Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ve küçük bir kısmı Bulgaristan arasında paylaşılan bir coğrafyanın tarihsel genel adıdır ve klasik çağın Makedonyası, etnik olarak genel çoğunluğu, kültürel ve siyasal olarak bütünü Yunan’dır.
Antik çağ tarihçileri Arrian, Plutarch veya Diodorus Siculus İskender’in hayatı ve yaptıkları hakkında çok detaylı bilgiler veriyor ve onların yazdıklarına bakarak İskender bir kahraman mıydı, kötü adam mıydı, kurtarıcı mıydı yoksa megaloman mıydı daha iyi anlaşılır ama yinede bakış açısına ve ön yargılara göre kişiden kişiye değişir.
Büyük İskender her ne ise, gelecek nesiller onu bizim unutmadığımız gibi asla unutmayacaktır, çünkü tartışılmaz olan ölümün bile öldüremediği tarihin önemli şahsiyetlerinden biridir.
Metin Yılmaz – NationalTurk