‘Zeytin kralı’ Erol Evcil nasıl ‘çelik kralı’ oldu? – Bahadır Özgür (BirGün)
Bahadır Özgür: Susurluk dejavusunda Mehmet Ağar, Korkut Eken, Mehmet Eymür, Alaaddin Çakıcı vs. derken sahnenin olmazsa olmazı Erol Evcil de yerini aldı.
Erol Evcil, meğer arada kariyerini daha da parlatmış. 20 yıl öncenin ‘zeytin kralı’, bugün bir ‘çelik kralı’na dönüşmüş.
Borçlu şirketlere çökmeler, fabrikaların içini boşaltmalar, sahte faturalarla devleti dolandırmalar ve hileli iflaslar… AKP dönemindeki kariyerinin kısa bir özeti bu. Öncesinde de benzer işlerle meşguldü zaten: Organize suç örgütü faaliyetleri, cinayete azmettirme, naylon fatura, kara para aklama…
İşte size siyaset-ticaret-mafya ilişkisinin 40 yıldır değişmeyen bir ‘Türkiye hatırası’ daha. Sedat Peker’in itiraf ve ifşalarıyla hızlanan Susurluk dejavusunda Mehmet Ağar, Korkut Eken, Mehmet Eymür, Alaattin Çakıcı vs. derken sahnenin olmazsa olmazı Erol Evcil de yerini aldı sonunda. Dün demir çelik şirketleri aracılığıyla ‘manipülasyon yapmak’ ve ‘sahte faturalarla kamuyu 25 milyar lira dolandırmak’tan, 250 kişi ile beraber gözaltına alındı.
20 yıl öncenin ‘zeytin kralı’, Erol Evcil bugün bir ‘çelik kralı’na dönüşmüş!
Önemli bir gelişme. Zira, Türkiye’nin iki farklı dönemine damgasını vurmuş bir isim Evcil. 90’larda kamuoyunun karşısına “zeytin kralı” olarak çıkmış, pek çok suçla itham edilmiş, cinayete azmettirmekten cezaevinde yatmış ve 2020’de tahliye olmuştu. Meğer arada kariyerini daha da parlatmış. 20 yıl öncenin ‘zeytin kralı’, bugün bir ‘çelik kralı’na dönüşmüş!
Peki, nasıl oluyor bu? Demir çelik gibi stratejik ve hayati bir sektörde, geçmişte yaptıkları ayan beyan ortada olan bir organize suç üstadının gücü nereden geliyor? Evcil’e operasyon, başka yerlere de uzanan bir mesaj taşıyor mu?
Aslında Evcil’in çelik operasyonları yıllardır haber oluyor, şikâyetler yapılıyor, fabrika sahipleri yargıya başvuruyor, işçiler eylem yapıyor fakat devlet hiç oralı olmuyordu.
“Cumhurbaşkanı’m beni mafyadan kurtarın”
Erol Evcil’in demir çelik fabrikalarına nasıl çöktüğünü gösteren en çarpıcı olay, İzmir’deki Cer Çelik’in hikâyesiydi. İzmir Bornova’daki Cer Çelik’in hissedarlarından Zeki Tanyeri, 2021 yılında İzmir’de bir otelin önünden silah zoru ile kaçırıldı.
Bir otomobilin bagajına konuldu, saatlerce dolaştırıldı, darp edilip bırakıldı. Tanyeri polise giderek şikâyetçi oldu. Suçladığı isim Evcil’di. Fabrikasına çökmek istediğini, 5 yıldır hukuki bir mücadele sürdürdüğünü, kendisine yönelik tehditlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektuptan sonra başladığını söylüyordu. Tanyeri mektubunda, “Cumhurbaşkanı’m beni mafyadan kurtarın” diyordu. Kurtarıldı mı? Canını kurtardı!
Cer Çelik’in ilk hali 1957’de Raşit Özturan tarafından kurulan Metaş’tı. Açılışını Adnan Menderes’in yaptığı fabrika 1990’ların başında mali açıdan zor duruma düşünce Kamu Ortaklığı Fonu ortak oldu. 1995’te satışa çıkarıldı. Dönemin parlayan sermaye grubu Uzanlar satın aldı.
Onlar da yeterince soyup, nemalanıp şirketi batırdıktan sonra 1998’de kapısına kilit vurdular. TMSF, Uzan Grubu’nun şirketlerine el koyduktan sonra Metaş 2006’da yeniden satışa çıkarıldı.
Tanyeri ailesi alıp Cer Çelik yaptı. 2008 krizinde bir kez daha mali durumu bozulan şirkete bu sefer Evcil el atıyordu. Bir kısım hisseyi satın almak üzere anlaşmış ve ödeme yapılana kadar da hisseler Avukat Aydoğan Semizer’e yediemin olarak emanet edilmişti. İşler bundan sonra karıştı. Ödemeler yapılmadı, çekler karşılıksız çıktı ama hisseler Semizer aracılığıyla Evcil’e geçti. Burada Semizer’in kritik bir isim olduğunu söyleyelim. Nereden hatırlıyoruz onu?
Demirel’in aile fotoğrafı
Şimdi Susurluk günlerine dönelim… Tarih 2 Haziran 1998, yer Çankaya Köşkü. Bir akşam yemeği sonrasında çekilen ‘aile fotoğrafı’nın, ileride patlayacak banka skandallarının kanıtı sayılacağını kimseler tahmin edemezdi.
Fotoğrafta Süleyman Demirel’in sağında ve solunda yeğenleri Neslihan Demirel ile Murat Demirel bulunuyordu. Murat Demirel’in yanında duran Egebank’ın küçük ortağı İhlas Grubu’nun sahibi Enver Ören’in oğlu Mücahit Ören’di. Onun yanındaki isim bankanın yönetim kurulu üyesi Pembe Jale Oktay’dı. En solda, önde bulunan ise Avukat Aydoğan Semizer’di.
Fotoğrafın çekilme sebebi, 5 Mayıs 1998 günü satın alınan Egebank’ın kutlamasıydı. Sadece iki yıl sonra o banka içi boşaltılacak ve tüm zarar TMSF eliyle kamuya yıkılacaktı. Aylarca davalar sürecek, bazıları ceza alıp bazıları beraat edecekti. Kaybolan milyonlarca liranın hesabı ise, ‘krizden çıkış reçetesi’ adı altında vatandaşa fatura edilecekti.
Çete liderleri Çakıcı ile Evcil el ele verdiler
O fotoğraftaki Semizer gerçekten dikkat çekici bir banka hukukçusu. Kamuoyu adını ilk kez iki çete liderinin polisçe kaydedilen bir telefon tapesinde duymuştu. Çakıcı, Evcil’le yaptığı konuşmada, “Ben Aydoğan’ı sıkıştırdım. Egebank işinde o vardı. Bu işte de benim dediğim insanla ortak hareket etmezse ben onu üzerim” diyordu. Kastettiği ‘iş’, Mesut Yılmaz’ın siyasi hayatını bitiren, hükümeti düşüren Türkbank ihalesiydi.
Semizer adı daha sonra pek çok şirket ve banka satışında da karşımıza çıktı. Egebank’ın Hüseyin Bayraktar’dan Murat Demirel’e satışını sağlayan ve sonra da bankanın yönetimine giren Aydoğan Semizer, öncesinde Nesim Malki’ye ait Tuncabank’ın Ali Balkaner’e satışında yine hukuki sorumluluğu üstlendi. Egebank yönetimindeyken de, Türkbank için Korkmaz Yiğit’in danışmanlığını yürüttü.
Kamu bankalarının içini boşalttılar
Bankaların içinin boşaltılıp devlete ihale edilmeleriyle gündem o kadar yoğundu ki, Aydoğan Semizer’in isminin aslında çok daha önce de benzer bir olayda gündeme geldiği arada kaynadı. “Rüşvetin belgesi mi olur p……k” deyimiyle hafızalara kazınan ve Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı 5 trilyonluk (sıfırlar henüz duruyordu) krediyi har vurup harman savurduğu skandalda, Emlak Bankası’nın avukatı da yine Aydoğan Semizer’di.
Aydoğan Semizer’in Egebank davasından yargılanırken DGM’de anlattıkları, yükseklerde dönen dolaplara dair çarpıcı bir tablo sunuyordu. “Naylon şirket kurarsınız. Kâğıt üzerindedir. Ortaklarını da, sağdan soldan, aranınca bulunamayacak kişilerden seçersiniz” diyordu: “Sonra bu şirkete kredi verirsiniz. Para size geçmiş olur. Ama yine yasal olarak borç vermiş sayılırsınız. Para geri dönmez, banka alacaklı görünür. Böylece suç oluşmaz.”
Aydoğan Semizer’in adını çok sonraları, 2018 krizi patladığında yeniden duyduk. O dönem borç yapılandırması için bankalara koşan ilk kişi Murat Ülker’di. 6 milyar dolarlık borcu için bankalarla pazarlığa oturan Ülker, 26 Nisan günü Hürriyet’ten Vahap Munyar’a verdiği bir röportajda, yapılandırmayı başarıyla tamamladıklarını, bu konuda çok deneyimli bir avukatın ön ayak olduğunu söylüyor, Aydoğan Semizer’in adını veriyordu.
Akp’li bakan Yılmaz: gücümüz yetmiyor
Cer Çelik’te yaşanan operasyonun aynısı Sivas Demir Çelik, Aliağa Say Metal, İskenderun Nursan Demir Çelik ve İzmir Erkay Haddanecilik’te de yaşandı. Hepsinde dolaylı veya doğrudan aynı isimler rol oynadı. Önce ele geçirildi, fabrikalar boşaltıldı, iflas ettirildi. Bu arada binlerce işçinin ücretleri, sigortaları ödenmedi; aileleri açlığa mahkûm edildi. İşçiler defalarca eylem yaptılar, iktidara, Meclis’e seslendiler, Evcil’in çevirdiği dümenleri yargıya şikâyet ettiler.
Hatta CHP’li milletvekilleri 2015 yılında Sivas Demir Çelik (SİDER) için bir rapor hazırlayıp Meclis’e sundular. Raporda dikkat çeken bir iddiaya da yer alıyordu. Dönemin Milli Savunma Bakanı ve AKP Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın şikâyete gelen işçilere, “Gücümüz yetmiyor. Yapabileceğim bir şey yok” dediği yer alıyordu.
Erol Evcil’in suç kariyeri unutulmaz
İşte Erol Evcil’in suç kariyeri 40 yıldır su gibi berrak gözümüzün önünde akıp gidiyor. Ona dokunulduğu anlarla dokunulmadığı anların siyasette de güçlü bir karşılığı var.
Yarım asırlık ‘devlet dersinden’ öğrendiğimiz bir şey varsa, sokakları dolduran halk yığınlarının baskısı yoksa eğer, böyle operasyonların pek azının adalet uğruna yapıldığıdır. Yıllarca göz göre göre dokunulmayan birilerine el uzatılması, mızrağın çuvala sığmamasından ziyade, siyasal ve iktisadi sıkışmışlık zamanlarında iktidarı oluşturan güç yapıları arasındaki uzlaşının bir hesaplaşmaya dönüşmeye başladığının işaretidir.
Açık siyasal ilişkilerdeki gerilim ilk önce, en fazla irinin toplandığı yerlerde patlar çünkü. Banker Bako Raporu, Susurluk Raporu veya Peker videoları… Sonra ses kayıtları, kasetler filan uçuşur. Ki onlar da başladı zaten.
Türkiye, kaderini belirleyecek bir seçime daha karanlık bir şafakta mı gidecek yoksa açık, aleni, meşru siyaset yeni bir yol açabilecek mi göreceğiz. Lakin işaretler pek hayırlı görünmüyor.
Kaynak: BirGün / Bahadır Özgür