Çanakkale 1915 ve 57. Alay
NationalTurk yorumcusu Metin Yılmaz'ın bu haftaki "Çanakkale 1915 ve 57. Alay" başlıklı yazısı;
Çanakkale bir milletin “Türk” olduğunu fark ettiği yerdir. Bunun içindir ki, Kurtuluş Savaşı’nın önsözüdür.
Türk’ün dehası ve Atatürk bazıları tarafından perdelenmeye çalışılsa da Atatürk tarih sahnesine Çanakkale’de bu vatana hiç silinmeyecek şekilde Türk’ün kutsal mührü olarak yıldırım gibi düşmüştür.
Balkan savaşlarında Osmanlı ile bitip tükenen, 400 yıllık hakimiyetimiz altındaki kentleri tek kurşun atmadan teslim eden ordumuzun Zümrüdü Anka gibi tekrar küllerinden doğduğu yerdir Çanakkale.
Çanakkale’yi kazandıran “iman” değildir “vatan sevgisidir”. İmanı zaten olan Türklerin tek ihtiyacı geçilirse tamamen kaybedecekleri vatanlarıydı ve onu da son sözü söyledikleri 1923’te vatanlarına adlarını vererek aldılar.
57. Alay Gerçeği
Çanakkale Kara Savaşlarının 25 Nisan 1915’te başlaması nedeniyle hemen hemen her yıl tvlerde, basında haberler yapılıyor ve sosyal medyada paylaşımlar yapılıyor. Bu haberlerin pek çoğuna ve sosyal medya kullanıcılarına göre efsanevi 57’nci Alayın tümüyle düşman tarafından yok edildiği ve bütün Mehmetçiklerin Şehit olduğu, alay sancağında düşmanın eline geçtiği yazılıp çiziliyor.
Gerçek değildir!
57’nci Alay kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915’den 19 Ocak 1916’ya kadar Çanakkale Cephesinde görev yapmıştır ve hiç şüphesiz en başarılı alayımızdır.
Kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915’den zaferle bittiği 21 Ağustos 1915 2. Anafartalar’a kadar 57’nci Alay bütün zaferlerde vardır.
1’nci Anafartalar Zaferinden üç gün sonra 13 Ağustos 1915’te alay komutanı olan Hüseyin Avni Bey karargaha düşen bir top mermisiyle şehit olmuştur, en çok kaybı 57’nci Alay vermesine rağmen bütün askerlerimiz Şehit olmamıştır.
Çanakkale’deki başarılarından dolayı 57’nci Alay’a 30 Kasım 1915’te Sultan Reşat tarafından altın, gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir.
57’nci Alay bağlı olduğu 19’ncu Tümen’in 19 Ocak 1916’da Çanakkale Cephesinden ayrılmasıyla Tekirdağ yakınlarında konuşlandırıldı ve Çanakkale’de Avustralyalıların bir ağaç dalında bularak ülkelerine götürdükleri iddia edilen sancağa Şile yakınlarında eğitim yaptığı askeri kampta bu madalyalar 25 Nisan 1916’da takılmıştır.
Bunlardan da anlaşılacağı gibi Conbayırı’nda 57’nci Alay Sancağının Avustralyalılar tarafından ele geçirildiği iddiası kesinlikle doğru değildir.
57’ncu Alay bağlı bulunduğu 19’ncu Tümen’le birlikte yeni kurulan 15’nci Kolordu bünyesinde Galiçya Cephesi’ne gönderildi. (Bugünkü Polonya Ukrayna arasında bölüşülen bölge, Türklerin daha önce Desti Kıpçak dediği coğrafyanın batısı).
Burada büyük yararlılıklar gösteren alayın mevcudu 1.100 askere kadar düşmüştür.
16 Ağustos 1917’de Türk Ordusu Galicya’dan çekilmeye karar vermiştir ve 57’nci Alay Çanakkale ve Galicya cephelerindeki başarılarından dolayı bu sefer Sina ve Filistin Cephesi’ne gönderildi, 57’nci Alay burada da büyük yararlılıklar göstermesine rağmen, asker sayısı 260 askere kadar düştü ve bu 260 askerimiz 19 Eylül 1918’de Nablus Megiddo Muharebesinde İngilizler tarafından esir alındı.
57’nci Alay Sancağı Türk ordu geleneği göz önüne alındığında, alay İngilizler tarafından esir alınırken, sancağını teslim etmeyerek imha edildiği düşünülüyor. Yani düşmanın eline geçmemesi için sancak ya yakılmıştır ya da toprağa gömülmüştür, çünkü bizde sancağın düşmanın eline geçmesi çok onur kırıcıdır.
Gerek Çanakkale’de gerek Galiçya’da ki başarıları ve 1’nci Dünya Savaşında üç ayrı cephede savaştığı için, savaştaki başarılarının ve Şehitlerinin anısına, birde en çok madalyaya sahip alay olduğu için bugün Türk Ordusunda 57’nci Alay bulunmaz, fakat bütün alaylarımız 57’nci Alay olarak kabul edildiği için bütün alaylarla da yaşatılır.
25 Nisan 1915’te “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum “diyerek Çanakkale’de Türk milletinin ve dünya tarihinin kaderini değiştiren Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere tüm Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
Not: Harbiye Askeri Müzesi eski müdürü, E. Albay Dr. Zekeriya Türkmen’in bu konuda İnternet ortamında ulaşılacak çok net yazıları var ve daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak isteyenler için: Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, Sayı: 16, Ağustos 2010, Genelkurmay ATASE Bşk.lığı Yay., Ankara 2010, s. 215-265.
Metin Yılmaz / NationalTurk