Avrupa Konseyi’nin siyasi organı Bakanlar Komitesi, bugün yaptığı toplantıda TESEV Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyesi Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle Türkiye aleyhine Aralık ayı başında başlattığı “ihlal prosedürünün” ikinci aşamasını oylamaya sundu.
Ara karar oy çokluğuyla kabul edildi. Bu Türkiye’ye karşı ilk, Avrupa Konseyi tarihinde de Azerbaycan’dan sonra ikinci ihlal prosedürü olacak.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, kararın ardından yaptığı yazılı açıklamada, 19 Ocak 2022’de görüşünü Avrupa Konseyi’yle paylaştığını “Kavala’nın tutukluluk durumunun halen devam eden başka bir yargı süreci nedeniyle olduğu ayrıntılarıyla açıklandığını” belirtti ve karara tepki gösterdi:
“Buna rağmen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bugün (2 Şubat) Kavala davasının AİHM’e havale edilmesine dair bir ara kararı oy çokluğuyla kabul etmiştir. Böylelikle, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir.
“AİHM kararlarının icrasını denetleyen Bakanlar Komitesi’nin gündeminde başka ülkelerle ilgili çok sayıda uygulanmayan karar bulunurken, Kavala kararının sürekli olarak gündemde tutulmasını, iyi niyetten uzak, kasıtlı ve de tutarsız bir yaklaşım olarak görüyoruz.
“Temennimiz, AİHM’in alınan bu kararı hakkaniyetle değerlendirmesi ve bu konuda iç hukukta devam eden dava sürecini dikkate alarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca ilk derece mahkemesi gibi hareket etmeden, içtihat ve ilkeleri doğrultusunda karar almasıdır.”
Süreç nasıl olacak
Türkiye’nin 19 Ocak’ta sunduğu resmi görüşün de eklendiği gerekçeli karar, 49 ülkeden üçte iki çoğunluk sağlandığı için AİHM’e gönderilecek ve Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’yi ihlal edip etmediğini değerlendirmesi istenecek.
Diplomatik kaynaklar, Kavala’nın tutukluluğu konusunda hükümette yeni bir değerlendirme sürecinin devam ettiğine, Strasburg’dan çıkacak kararın ertesinde yeni bir adımın atılabileceğine işaret ediyor.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 30 Kasım-2 Aralık arasında yaptığı değerlendirmeler ve oylama sonucunda iş insanı Osman Kavala’yı AİHM kararlarına rağmen serbest bırakmayan Türkiye aleyhine “ihlal prosedürü” başlatma kararı almıştı.
Aynı kararda, Türkiye’den 19 Ocak’a kadar resmi görüşünü iletmesi istenmiş ve 2 Şubat’ta yapılacak toplantıda Kavala davasında AİHS’nin ihlal edilip edilmediğinin AİHM’e sorulması yönünde adım atılacağı kaydedilmişti.
Bakanlar Komitesi’nin uyarısına karşın 14 Ocak’ta yapılan duruşmada, Osman Kavala’nın 2017’den bu yana süren tutukluluk halinin devamına karar verilmiş ve dolayısıyla gözler, Strasburg’da bugün yapılacak toplantıya çevrilmişti.
Bugün yapılacak toplantıda, Türkiye’nin 19 Ocak’ta Bakanlar Komitesi’nin aldığı karara ilişkin sunduğu resmi görüşünün de eklenerek hazırlandığı gerekçeli karar ele alındı. Ankara’dan Strasburg’a iletilen resmi görüşte, Türkiye’nin AİHM kararlarına uyduğu, Kavala davasında 2019 kararının yerine getirildiği ancak iş insanının başka bir davadan tutuklandığı bilgisine yer verilmişti.
Oy çokluğuyla alınan ara karara göre şimdi Bakanlar Komitesi, ihlal prosedürü kapsamında Türkiye’nin AİHS’in 46. maddesinden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal edip etmediğini resmi olarak AİHM’e soracak.
Aralık oylamasında sadece Azerbaycan ve Macaristan, ihlal prosedürü başlatılmasına karşı oy kullanmışlardı. Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Moldova çekimser kalmış, Bosna-Hersek de oylamaya katılmamıştı.2019’da Kavala’nın serbest kalması gerektiği kararını vermiş olan insan hakları mahkemesi, Türkiye’nin “Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin AİHM kararlarını uygulamalarını mecburi kılan AİHS’in 46. maddesinden” kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini inceleyecek.
AİHM, “Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmedi” sonucuna varırsa, bu yöndeki değerlendirmesini yeniden Bakanlar Komitesi’ne iletecek. Bakanlar Komitesi de eğer bu süreç içerisinde Kavala serbest bırakılmamışsa Türkiye’ye karşı alınacak yaptırımları değerlendirecek ve uygun görülen önlemleri karara bağlayacak.
Daha önce sadece Azerbaycan için işletilen ancak yaptırım aşamasına gelmeden sonlanan bu sürecin Türkiye için nasıl işletileceği ve sonuçlarının neler olacağı öngörülemiyor. Ancak kaynaklar, AİHM’in değerlendirme sürecinin çok da uzamayacağı, konunun bu sene içerisinde Bakanlar Komitesi’nin önüne gelme ihtimaline dikkat çekiyorlar.
Aynı kaynaklar, yaptırım konusunda da belirli bir çerçeve olmadığına, üyeliğin dondurulmasından oy hakkının askıya alınmasına kadar birçok seçeneğin gündeme gelebileceğine dikkat çekiyorlar.
Avrupa Konseyi’nin alacağı bir yaptırım kararının Kavala davasını yakından takip eden Avrupa Birliği açısından da belirleyeceği olabileceği, Strasburg’daki sürecin zaten sıkıntılı devam eden Ankara-Brüksel ilişkilerine de yansımaları olacağı vurgulanıyor.
İş insanı ve Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu. Kavala önce önce 2014 yılında açılan Gezi Parkı Davası sanıklarından biri olarak yargılanmış, bu davanın diğer 8 sanığı ile birlikte 2015 yılında beraat etmişti.
Kavala’nın 18 Ekim 2017’de gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla birlikte Gezi protestolarıyla ilgili ikinci bir dava açılmıştı. 2019’da tüm sanıklar beraat etmiş fakat Osman Kavala, hakkında başka bir soruşturma olduğu gerekçesiyle tahliye edilmemişti. Kavala, daha sonra, Çarşı Davası diye bilinen davanın yeni Gezi Davası’yla birleştirilmesiyle yeni bir davanın sanığı haline gelmişti.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nden yaptırım görmesine neden olma aşamasına gelen Osman Kavala davasının seyri Ankara’da yeniden değerlendirilmeye başladı.
Aralık ayındaki toplantıdan çıkan sonucun ardından, konunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu çeşitli toplantılarda ele alındığı, sürecin gelişimine ilişkin Dışişleri ve Adalet Bakanlıkları’nın da görüş sunduğu kaydediliyor.
Yapılan bazı değerlendirmelerde, Ankara’nın Kavala konusunda AB ülkeleri nezdinde uzun süredir yürüttüğü politikadan somut bir sonuç alamaması, Brüksel ve diğer başkentlerin “pazarlık” görüntüsü verecek bir adım atmamaları sürecin yeniden değerlendirilmesinde etkili oldu.
Kavala davasının mevcut durumuyla hem Avrupa hem de ABD ile Ekim 2021’de yaşandığı gibi büyük gerilimlere neden olabileceği, bunun da Türkiye’nin dış politika hedefleri açısından olumsuz sonuçlar yaratabileceği de öngörülen unsurlar arasında.
Bu kapsamda, iptal prosedürünün Avrupa Konseyi’nde yaptırım aşamasına geçmeden Kavala’nın serbest kalmasının sağlanması gibi bir olasılığın Ankara’da daha sık seslendirildiğine işaret ediliyor.
Kavala davasında bir sonraki duruşma 21 Şubat’ta.
Kaynak : BBC