Kitap okumak; yeni ufaklara yelken açmaya yardımcı olur. Evinizde sıcacık kahve eşliğinde bir kapağı çevirdikten birkaç saniye sonra bambaşka bir hayata geçiş yaparsınız. Kimi zaman Himalayalar’da kimi zaman da Paris sokaklarında bir kokunun peşinde koşturup durursunuz…
Kitap; zaman geçirmek için değil, zamanı dolu dolu yaşamak için okunur. 100,200 ya da 1000 sayfalık bir yolculuğa çıkmadan önce ise en önemli karar elbette okuyacağınız eseri seçmekten geçiyor. Bir kitabı seçerken kimi yazara kimi konuya kimi ise yalnızca kapağa bakarak karar veriyor. Okuduğunuz eserden pişman olmamak içinse doğru seçimler yapmanız gerekiyor. Elbette bunun için hem yazarın ismi hem de yayınevi son derece önemli.
Ne okusam diye karar kara düşünüyor ve pişman olmayacağınız bir yazarla tanışmak istiyorsanız; kesinlikle doğru yerdesiniz.
Kaleme aldığı tüm kitaplarla takdir toplayan, her eserinde okurlarını kendine daha da hayran bırakan Dilek Neşe Açıker…
Evladıma Miras Bu Sevda, Denizin Hikayesi, Gündüz Kelebeği, Şarkısı Güzel ve Yanardönerin Sıradan Mucizesi kitaplarının yazarı Dilek Neşe Açıker; akıcı dili ve işlediği konularla gönüllere dokunuyor.
Dilek Neşe Açıker’in son kitabı Yanardönerin Sıradan Mucizesi kısa bir süre önce raflardaki yerini aldı. “Kimse kimseyi sevmiyor ufaklık. İnsanları birbirine duygular değil, ihtiyaçlar bağlıyor. Gerçek bu.”
En yakınımızdaki, uğruna düşünmeden canımızı feda edebileceğimiz insanları gerçekten tanıyor muyuz? Rastlantılar, tercihler yalnızca bizimle mi ilgili… Başımıza gelenlerin tek sorumlusu biz miyiz?
Yanardönerin Sıradan Mucizesi
“Eski trapezci, sonra da epey tuhaf işler yapmış ölü bir kocam var ki onun da eski karısı tarihi eser kaçakçısı, çılgın bilim insanı ve katil bir teyze ekleyelim buna, ben de bir kukla yapımcısıyım. Bu kadarını İtalyan edebiyatında bile zor bulursun. Tabii bunlar en üst katmanda görünenler. Alttakilere Dante baksa cehennemine birkaç kat daha eklerdi. Yani ben olsam ben de kendimi takip ederdim.”
“Önyargılı biri değilimdir.”
“Sana haklıydın diyorum Marlin…”
Kocasını öldürmediği anlaşıldıktan sonra nihayet sıradan bir hayata adım atacağını zanneden Mora’yı bekleyen sürprizler vardı. En yakın arkadaşı Sedna, teyzesi Narel, Balıkçı ve hikâyeye zamansız giren Marlin her şeyi altüst etmişti. Üstelik gerçekle kurgu birbirine girmiş, Mora’nın tuhaf kuklalarından daha ucube bir hayatı yaşamaları için önlerine koymuştu. Peki, Yanardöner’in Sıradan Mucizesi tüm bunların çözümü olabilir miydi?