Gazeteci örgütleri 1 Mayıs İşçi Bayramı’ndan hemen önce Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş imzasıyla yayınlanan genelgeyi, basın özgürlüğüne karşı yeni bir engelleme olarak görüyor.
Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen ‘‘özel hayatın gizliliği’’ ile 6898 sayılı ‘‘Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun’’a atıfta bulunan genelge, polisin toplumsal olaylarda gazetecilerin ses ve görüntü almasını engellemeyi hedefliyor.
Genelge sonrası 1 Mayıs’ta göstericilerin gözaltına alınmalarını görüntülemek isteyen Sultan Eylem Keleş engellendi.
Eren: ‘‘Polis, 1 Mayıs’ta gazetecilerin görüntü almasını engelledi; bu hem Anayasa’ya hem de uluslararası sözleşmelere aykırı’’
Anayasa’nın 28. maddesi’nde ‘‘Basın hürdür, sansür edilemez’’ yazdığının altını çizen DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, gazetecilere yönelik artan baskıların kabul edilmeyeceğini ifade etti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Faruk Eren, ‘‘Genelgeden hemen bir gün sonra 1 Mayıs’ta bir sürü grup sokaklara çıkmaya çalıştı, polis sert müdahalede bulundu. Bunu çekmeye çalışan gazetecilerin de görüntü almalarını engellemeye çalıştı polis. Çok hoş olmayan kötü tablolarla karşılaştık. Bir gazetecinin elinden telefonu alındı, polis tarafından yere atıldı. Gazeteciler polis tarafından zorla o eylem alanlarından uzaklaştırıldı. Hem Anayasa’ya hem de Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere aykırı bu genelge. Basın özgürlüğüyle de tamamen çelişiyor’’ dedi.
CNN Türk televizyonundaki bir tartışma programına telefon bağlantısıyla katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu genelgenin Anayasa’nın 20. maddesine uygun olduğunu ve kesinlikle basın özgürlüğünü kısıtlamadığını söyledi.
Soylu, ‘‘Anayasa’nın 20. maddesi çok açık. Geliyor bir vatandaş, bir polis memuruyla alkol almış vatandaşı kameraya çekiyor. Bu Anayasa’ya aykırıdır. Kişinin rızası olmadan bırakın polis memurunu, normal bir vatandaşın da kaydını telefona, kameraya alamazsınız. Kişinin rızası ile aldığınız kamera kaydını kişinin rızası olmadan işleyemezsiniz. Yine kişinin rızası olması lazım.
Her attığımız adımı, her çıkardığımız kanunu, yönetmeliği, yönergeyi ve yaptığımız tüm işlemleri, kişisel veriler hukuku üzerinden yapıyoruz. Kişisel Verileri Koruma Kurulu var. Biz bu kuruldan görüş almadan, herhangi bir değerlendirme almadan, bu konularda hiçbir adım atmayız. Buranın iki ayağı var. Birisi kişisel verileri koruma hukukuna yönelik, ikincisi de Anayasa’nın 20. maddesi kişi hakkındaki özel hayatın gizliliği esasını ortaya koyar. Bunun anayasaya aykırılığını çıksın anayasa hukukçuları otaya koysunlar. Anayasa’ya aykırılık kesinlikle söz konusu değil. Peki bu basın özgürlüğünü engeller mi? Bu basın özgürlüğünü engellemez. Basın çekebilme özgürlüğüne sahiptir ve çeker’’ dedi.
Güvenliğin özgürlük için var olduğunu kendilerinin de özgürlük tarafında durduklarını söyleyen İçişleri Bakanı, itiraz merci olarak Danıştay’ı gösterdi.
Eren: ‘‘Genelgenin iptali ve uygulamanın durdurulması için hukuki yollara başvuracağız’’
Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesinin basın özgürlüğünü ihlal ettiğini belirten DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren, genelgenin iptali için hukukçuların çalıştığını ifade etti.
Eren, ‘‘İçişleri Bakanı dün katıldığı bir televizyon programında ‘Genelge Anayasaya uygun’ dedi. Ama bütün hukukçular aykırı olduğunu söylüyor. Özel hayatın gizliliği diyor oysa toplumsal olaylarda polis bir kamu görevi yerine getiriyor. O kamu görevi esnasında gazetecilerin görüntü alması da işleri gereği. Aslında, belli ki ‘Nasıl engelleriz?’ diye düşünmüşler ve ‘özel hayat’ diye bir bahane uydurmuşlar ama bu mahkemelerden önümüzdeki süreçte döner. En azından Anayasa Mahkemesi‘nden döner. Bütün meslek örgütleri tepkili. Ve bizim hukukçularımız da çalışıyor. Önce idare mahkemesine, sonra hukuki yolları isteyerek bu genelgenin iptali ve uygulamanın durdurulması için hukuki yollara başvuracağız’’ diye konuştu.
Önderoğlu: ‘‘Medya ve ifade özgürlüğü ile taban tabana zıt bir uygulama, yargının antidemokratik duruma zemin yaratmayacağını düşünüyorum’’
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ise genelge çıkarılmadan hiçbir gazetecilik örgütünün görüşünün alınmamış olduğuna dikkat çekti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Önderoğlu, ‘‘Gazetecilik haklarında belirli bir kısıtlamaya gidemezsiniz. Bunu çok somut bir şekilde kamu düzeni açısından o alanda o oranda tehlikeli bir mesele olması gerekir. Bunu yapabilmeniz için milli güvenlik açısından o derece önemli bir durumla karşılaşmanız lazım. Dolayısıyla gazetecilik haklarına getirdiğiniz kısıtlamalar çok nadirdir ve çok sınırlıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan’da yayınladığı genelge hiçbir meslek taraflarıyla görüşülerek benimsemiş bir metin değil, çerçevesi belli değil. Dolayısıyla bu medya özgürlüğü ile ifade özgürlüğü ile taban tabana zıt bir uygulamadır. Gazeteci örgütleri bunu yargıya taşıyacağını, yargının da temelde antidemokratik olan böyle bir uygulamaya zemin yaratmayacağını düşünüyorum’’ dedi.