“Borsadaki rekorlar ne kadar gerçek” başlıklı yazısında Fatih Altaylı borsa ve ekonomide yaşananları irdeledi.
Ekonomi yönetiminin sadece faiz politikasındaki “yavaş” değişimle enflasyon mücadelesini kazanamayacağının ortada olduğunu yazan Altaylı, “Seçim öncesi vaat ve icraatların mali sonuçları da bu mücadeleyi zorlaştırıyor.
Sürekli yapılan vergi artışı ve özellikle enerji zamları seçim vaatlerinin 1,1 trilyon TL’lik maliyetinin yaklaşık 350 milyar liralık bölümünü finanse etmeye yetse de, üçte ikisi hâlâ karşılıksız ve bu da zamların süreceği anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Fatih Altaylı borsa yazısında, sadece faiz politikalarıyla enflasyonu yenmenin, kamuda tasarruf da yapılmadan imkansız olduğunu belirterek yerel seçimden sonraki 3 yıllık seçimsiz dönemde belki bir düzelme olabileceğini kaydetti.
Fatih Altaylı borsa yazısına şöyle devam etti:
“Ekonomi yönetiminin bir diğer kabusu ise Kur Korumalı Mevduatlar. Bu “zırvalık” ilk açıklandığı zaman, olası maliyetini ve bunun taşınmasının mümkün olmadığını yazmıştım. Tablo giderek ağırlaşıyor ve şu anda Şimşek ve arkadaşlarının kabusu.
Buradan dönecek parayı yönlendirecek bir enstrüman bulmaya çalışıyorlar. Üzerinde en çok konuşulan, reel faiz getirisi olan bir tahvil ve borsa şirketlerinin desteklenerek paranın buraya kanalize edilmesi.
Borsa da zaten bu ihtimaller arasında olması nedeniyle canlı görünüyor.
Manşetlere göre “Rekor üzerine rekor kırıyor”.
İyi de, bu rekorlar ne kadar rekor?
Bana sorarsanız, ortada bir rekor yok.
Önümde İstanbul Borsası endeksinin son 25 yılını “dolar cinsinden” gösteren tablolar var”
Endeksin 25 yıl önce 1.5 dolar civarında olduğunu hatırlatan Fatih Altaylı, “2000 yılında yükselişe geçiyor ve 3 dolar seviyesine yaklaşıyor. 2001 krizinde düşüş başlıyor ve tarihinin en düşük seviyesine geriliyor. 2002-2003 yıllarında 1 doların altına iniyor, 80 cent civarında dolaşıyor.
2003 yılından itibaren düzenli bir yükselişe geçiyor. 2008’deki küresel ekonomik kriz öncesi zirvesini yapıyor ve 4,80 dolara çıkıyor. Ardından 2008’de düşüş başlıyor 1,6 dolara kadar geriliyor. Ardından toparlanıyor ve 2011 ve 2013’de Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkınca tarihi zirveye yaklaşıyor, gün içi mayısta 5.22 dolarları görüyor” diye yazdı.
Fatih Altaylı borsa yazısını şöyle bitirdi:
“2018 yılında 3.20 dolar seviyesinde iken Başkanlık sistemine geçişle birlikte hızlı bir gerileme ile 2 doların altına iniyor. 2022’de faizlerin çok düşük hale gelmesinden sonra biraz canlanır gibi oluyor ve 2,5 dolar seviyesine çıkıyor.
Yani anlayacağınız “Uçtu, kaçtı, rekorlar kırdı” denilen borsa endeksi aslında mutlu mesut günlerinin çok ama çok uzağında.
Dün itibarıyla 2,75 dolar seviyesinde. Üstelik bugün Türkiye’nin kredi notu çöp seviyesinde. Dolar bazında 2013 yılının neredeyse yarısında. 2000 yılı seviyesinde. Doların reel değeri ile bakıldığında o günün de aslında çok altında. Bir de iktidara yakınlığı bilinen bazı spekülatörlerin şişirdiği hisse senetleri var.
Bugün Borsa’nın yükselişine sevinmek, yüklü eşeğini kaybeden adamın boş semeri bulunca sevinmesi gibidir.
Şimdi ekonomideki umudumuz, bir gün bir yerde eşeği de sağlam bir şekilde bulmaktır.
Yükünü ise alan çoktan aldı.”
Fatih Altaylı WWF ve Çevreci Örgütlerin Kirli İlişkilerini Yazdı