So Tell Me About Joe
Konuşmanın giriş bölümü sonunda Kamala Harris, Barack Obama’ya “Bana Joe hakkında bireyler söyle” diyor; ardından ilave ediyor “dondurmayı çok sevdiğini biliyorum, sence de öyle değil mi?”
Obama, çalışma odasında rahat ve özgüvenli bir beden diliyle Bayan Harris’e cevap veriyor. Ancak ilk saniyedeki göz tepkisine dikkat edilirse, Kamala’nın merak ettiği ilk şeyin bu olduğuna biraz şaşırıyor. Bir saniyelik dondurma cevabı sonrasında konuyu olması gereken yere getiriyor: “Aslında Joe’nun en derin ve güçlü tarafı bu işi neden yaptığımızı hiçbir zaman unutmaması” diyor.
Amerikan kültüründe sıklıkla herhangi bir konuya, sunuma ya da ilk tanışmaya “ice-breaker (buz kırıcı)” ritüeliyle giriş yapıldığını biliyoruz. Bu iki tarafın stresini azaltır ve iletişimi kolaylaştırır, tarafların birbirlerini kolayca kabul etmeleri nöronlara gönderilen olumlu ilk mesaj sayesinde sağlanır.
Karşınızda Barack Obama varsa ve konu başkan adayı Joe Biden ise, üstelik süreniz 5 dakika ise Joe’nun dondurma sevmesinden daha zekice kurgulanmış, Kamala’nın liderliğini ve zekasını ön plana çıkaran bir sense of humor (mizah anlayışı) ya da yine daha zekice kurgulanmış bir buz kırıcı soru planlanabilir miydi? Olabilirdi.
Ülkede son zamanlarda yaşanan olayların (özellikle George Floyd’un ölümü sonrası yaşananlar) tatlı bir siyahi kadın tebessümüye unutulması ve bu tatlı kadının başkan yardımcısı olması halkı epey mutlu etti. Dünyayı ve ülkeyi bir kadının değiştireceğine inanmak isteyen büyük bir kitle var. Kamala Harris, Demokratlar için her açıdan güçlü bir halkla ilişkiler figürü. Bu Joe Biden’ı dondurmadan daha fazla mutlu eden birşey olmalı.
Ses tonu, konuşma tarzı, temiz geçmişi, önceki dönemlerde yaptığı etkili siyaset, konuşma içeriği ve duruşuyla Kamala, Amerika Birleşik Devletleri’nde uzun süredir özlenen tebessüm ve huzurlu, güvenli duruşu veriyor. Obama ve Biden’ın uzun yol arkadaşlarını bulduklarını söyleyebiliriz. Bu da Joe’yu dondurmadan daha fazla mutlu eden bir şey olmalı.
Hala %30’ların üzerinde Donald Trump’ı destekleyen bir kitle olduğunu hatırlayalım. Şüphesiz Trump’ın doğru yaklaşımları ve ülke menfaatine yaptığı iyi şeyler de olsa da; ilerleyen günlerde Amerika’da geçmiş dönemde unutulan değerlerin Demokrat’larla yeniden canlanacağını, yumuşak iletişim ve siyaset dilinin en azından senato ve siyaset ikliminde yer alacağını söyleyebiliriz. Bunun kararlı olmadıkları anlamına gelmediğini aklınızda bulundurun.
Kadın gücünün toplumda salınımı, yönetim kültürünün -sözde- eşitlikçi yapısından dolayı kabul görse de; ülkenin menfaatleri ve kritik karar noktaları söz konusu olduğunda, aileyi koruyan bir baba figürünü benimseyen kültürün; kadın doğasının farklı güçleriyle yönetilmeye ikna olması Amerika’da biraz zaman alabilir.
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Finlandiya kabinesindeki 4 güçlü kadın kadın bakan, Almanya Başbakanı Şansölye Merkel’den sonra, yeni dönem Amerikan siyasetinde Kamala Harris’i konuşacağız. Senato’da alınamayan kararların bir oyla belirleyicisi olacak.
Dünya Finlandiya’yı yöneten 4 kadın bakanı konuşurken, temellerinin 1926 – 27 yıllarında Sosyal İlişkiler Bakanı olarak görev yapan Miina Sillanpaa ile atıldığını ve bu ismin Finlandiya tarihinde heykel gibi durduğunu hatırlayalım.
Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Kurulu Sözcüsü, Nancy Pelosi’yi hatırlayalım. Bu kadın lider farkıdır, erkek uzlaşmayı seçerek zaman kaybını önlemek adına unutabilir, kadın lider inandığı şeyin peşinden gider ve unutmaz.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir kültür tasarımı yapılıyorsa, Kamala başlangıç için doğru bir alıştırma figürü.
Bayan Harris’in başarılarını ve gücünü alkışlarken, bir kadın olarak ellerimden daha fazla ses çıkmasını dileyeceğim.
Seçil Sökmen