Metin Yılmaz: Rum vatandaşlarımıza vatandaşlık borcumuzdur

Metin Yılmaz bu haftaki yazısında “Heybeliada Ruhban Okulu’nun tekrar eğitime açılması Rum vatandaşlarımıza vatandaşlık borcumuzdur.” dedi

Metin Yılmaz’ın yazısı;

Metin Yılmaz: Heybeliada Ruhban Okulu tekrar açılması isabet olacaktır.

Cumhuriyet Dönemi’nde inşa edilen ilk kilise olan Aziz Efrem Süryani Ortodoks Kilisesi’nin İstanbul Yeşilköy’de ibadete açılması gerçekten çok takdire değer.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Süryani vatandaşlara verdiği izin için teşekkür ediyor ve bir Müslüman olarak Heybeliada Rum Ortodoks İlahiyat Okulu’nun yani Ruhban Okulu’nun din özgürlüğü ve Rum vatandaşlarımızın Anayasal haklarını savunmak adına yeniden açılmasını diliyorum ve umuyorum.

Heybeliada Ruhban Okulu tarihine kısaca bir göz atmak gerekiyor.

Ruhban Okulu 1844 yılında Patrik IV. Germanos tarafından İstanbul’daki Rum Ortodoks Patrikhanesi din adamlarının yanı sıra Patrikhaneye bağlı Rum Ortodoks kiliselerinin din adamlarına da eğitim vermek amacıyla, Patrik I. Photius tarafından 9. Yüzyılda kurulan eski Aya Triada Manastırında eğitim vermek amacıyla kuruldu.

Ruhban Okulu hizmeti veren manastır, 1894 yılındaki depremde yıkılmış ve 1896 yılında Pavlos Skilitsis’in finansmanıyla mimar Periklis Fotiadis tarafından bugünkü Ruhban Okulu inşa edilmiştir.

1884’den 1971’e 127 yıl aktif olarak eğitim hizmeti veren okuldan, 900’den fazla Rum genci mezun oldu ve sadece 300’den fazlası din adamı oldu ve mezunlarından şimdiki patrik I. Bartholomeos’da dahil olmak üzere sadece 12’si patrik oldu.

Mezun öğrencilerin büyük bölümü tıp, eczacılık ve mimarlık gibi farklı kariyerleri tercih etti.

Heybeliada Ruhban Okulu neden kapatıldı?

Heybeliada Ruhban Okulu’nun nasıl ve neden kapatıldığını hatırlayalım!

Ruhban okulu, 1971 yılında askeri darbenin “teknokratik hükümeti” tarafından, Türkiye’de özel dini yüksek öğretim okullarının faaliyet göstermesini yasaklayan bir yasa uyarınca kapatıldı.

1971 yılından bu yana Rum Ortodoks Patrikhanesi din adamlarını Türkiye’de yetiştirememektedir.

Hemen hatırlatalım, geçtiğimiz yıllarda Türk hükümeti, Patrikhane’ye İstanbul’da bir ilahiyat fakültesi altında ilahiyat okulu açmasını teklif etti, ancak Patrikhane bir ilahiyat fakültesi bünyesinde Ruhban Okulu’nu açmayı reddediyor, çünkü Ruhban Okulu ve eğitim müfredatı 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile garanti edilmiştir ve Patrikhane bunun dışına çıkılmasını istemiyor.

Ruhban Okulu 1923’ten 1971’e kadar tam 48 yıl Atatürk’ün Cumhuriyet kanunlarına ve Lozan Antlaşmasına göre Türkiye Cumhuriyeti’nde hizmet vermiştir, peki Lozan Antlaşması’nda neler değişti!?
Hiçbir şey!

Lozan Antlaşması’na göre Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması Türkiye’nin kendi vatandaşlarımız Rumlara karşı temel yükümlülüğüdür.

Türkiye resmi olarak laik bir devlettir ve İslam devleti Osmanlı İmparatorluğu’nun 1844’te ruhban okulu kurmalarına izin vermesi ve onlara eşit muamele etmesi gibi, laik devlet de dinleri ne olursa olsun tüm vatandaşlara eşit davranmalıdır.

Türkiye’de neredeyse tüm siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları askeri darbelere karşı olduklarını iddia ediyorlar ama gerçekte 1971 Askeri Darbesi’nin Ruhban Okulu kararını destekledikleri gibi askeri darbeleri de her zaman desteklediler.

1971’den beri ne Türk hükümeti ne de sözde sivil toplum örgütleri Rum vatandaşlarımızın insani ve dini haklarını aramıyor ve savunmuyorlar, bu bir ikiyüzlülük ve vatandaş arasında yapılan ayrımcılığa verilen çok çirkin bir destektir.

Üzücüdür ki Ruhban Okulu tekrar açılmazsa Patrik Bartholomeos Ruhban Okulu’nun mezun ettiği son patrik olarak tarihe geçecek ve Yunanistan’da eğitimini almış din adamları patrik olacaktır.

Kapalı tutarak, eğitimlerini engelleyerek Yunanistan’da yetişmiş ve nüfusları azaldığı için Türk vatandaşı yapılmak zorunda kalınan Yunan din adamları yerine Heybeliada Ruhban Okulu’nda eğitilmiş Rum vatandaşı din adamlarını tercih ederim.

Rum vatandaşlarımızın git gide azalmalarından da ayrıca üzüntü duyuyorum.

Şu bahanelere de karşıyım, “Efendim Batı Trakya’da Türklere Yunanistan baskı yapıyor ve Ruhban Okulu’mu derdiniz.”

Metin Yılmaz: Nerede olursa olsun azınlıkların sorunu vardır,

Nerede olursa olsun azınlıkların sorunu vardır, Batı Trakya Türklerinin de var ve sorunlarını halletmek için Ankara’nın muhatabı Atina’dır.

Kıbrıs sorunuda dahil her Türk – Yunan itilafında kendi vatandaşımız Rumların hedef olması ve bedel ödemeleri çok büyük bir talihsizliktir ve Batı Trakya’da 150 bin civarında Osmanlı yadigarı Yunan vatandaşı Türk var, Türkiye’de ise Bizans yadigarı bir kaç bin Rum kaldı.

Lozan Antlaşması imzalandığında Yunanistan’da Batı Trakya’ya karşın Türkiye’de, İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’yla sınırlandırılmış üç yerleşim yerinde 140 bine yakın Rum vardı ve Lozan Antlaşmasıyla bütün hakları garanti altına alınmasına rağmen şimdi nüfus sayıları binlere düştü.

Lozan Antlaşmasını kim ihlal ediyor ve kim kendi anayasal koruması altında olan azınlıklarına daha çok baskı yapmış sorusunu bir daha düşünün, sayı ve rakamlar resmi kaynaklara dayanır!

Metin Yılmaz: Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını savunmak siyaset yapmak değildir,

Bütün bunları ele aldığımızda, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını savunmak siyaset yapmak değildir, haksızlık yapılan Rum vatandaşlarımızın hakkını ve Anayasal haklarını savunmaktır.

Ruhban Okulu’nun eğitim vermesi Lozan Antlaşması’nın gereğidir ve Anayasal olarak güvence altında olmasına rağmen Anayasayı biz çiğniyoruz.
Siyaset ise de evet yapıyorum!

12 Mart 1971 Darbesine kadar Anayasaya uygun olan Ruhban Okulu’nun açılması darbeden sonra mı Anayasaya aykırı oldu!?

Geçiniz!
Ruhban okulu 1971 öncesinde nasıl eğitim verdiyse yine aynı şekilde eğitim vermek üzere tekrar açılmalıdır.
Rumların hakkını savunmak için Rum olmak gerekmiyor, insan olmak yetiyor.

Rum değilim, olsaydım da Türklüğümle iftihar ettiğim gibi Rumluğumla da iftihar ederdim.
Tarafım bu konuda Rum vatandaşlarımızın tarafıdır ve onların ve diğer Gayrimüslim Türk vatandaşlarının haklarını savunmaya devam edeceğim!

Metin Yılmaz / NationalTurk