Emanet Koltuk, Gözlük ve Taylan Antalyalı
NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan'ın bu haftaki "Emanet Koltuk, Gözlük ve Taylan Antalyalı" başlıklı yazısı;
Taylan Antalyalı insan haklarına saygılı, demokratik bir yaşamı tercih ettiğinden dolayı başkaları adına empati kurması gayet insani bir tutum. Koltuğu, kalemi, gözlüğü emanette olanlardan bunları beklemek ise yersiz.
Aziz Nesin’e “Sen alevi değilsin ki, niye onların hakkını savunuyorsun” dediklerinde, “insan değilsin ki sana bunu nasıl anlatayım” demişti.
Bu örgütlü kötülüğe karşı ‘mit’ olmuş bir sözdür.
Örgütlü kötülük içinde yer alıp koltuğu, kalemi, gözlüğü ve iradeyi emanet olarak kullanan popüler figürler, verilen emanetler üzerinden hizaya çekildiklerinden, sınırı aşana izin vermeleri mümkün olmadığı gibi yetersizlikleri de onların sonu olur.
Var olma süreçlerini ve iradelerini çan kulesinin karşılık beklentisi üzerinden sağlamalarından dolayı, düşünce anlamında bir davranışı yorumlayıp bir ‘etik değer’ üzerinden empati kurmaları onlar için çok ağır, zararlı ve zül bir tutum olur.
Hiçbir Değerleri Yok
Tüm yetersizliklerini saldırma üzerine kurgulamaları, bilginin karşılığının doğada, çocukta, kadında ve insanda (!) bulma ile ilgili hiçbir ‘insani’ ve ‘etik’ kaygı taşımamalarından veya bir ihtiyaç olarak hissedemediklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu tutumların kökeni Spinoza’nın etiğinde bahsettiği üzere: “İnsan bedeni, duygulanışları ve tutkuları daha önceki etik anlayışlarında hiç olmadığı kadar esas rol oynar. İnsan, davranışlarının ve duygularının nedenselliğini kavradığında onlara hükmedebilir, onları değiştirebilir, yönlendirebilir, fayda ve zarar açısından devamını sağlayabilir ya da ortadan kaldırabilir; yaşam da bunun sonucu olarak maruz kalınan zorunlulukların toplamı değil, insanın değiştirip dönüştürebileceği bir şey alarak görülebilir.”
İnsan değişime ayak uydurdukça var olur ve mutlu olur.
Değişimin sonsuzluğu ve bilgi ile hayat bulması insanı kaygılandırması gereken durumdur. Kaygılar var oldukça yaşamın karşılığı alınır aksi varlığını emanete teslimatıdır.
Değişimin bilgide bütünleşmesi, davranışların içeriğinin bir insani kurguya kavuşması ve en önemlisi mutlu olması ancak ‘etik’ değerde insanların birbirlerini anlamasına yardımcı olur.
İyi Kalabilme Becerisi
Çünkü, değişim süresince önemli olan iyi insan kalabilme becerisidir. Spinoza için ‘en yüksek iyiyi’ bulmak: “Hem bireysel düzlemde hem de toplumsal düzlemde aklın rehberliğinde yaşayan insanlar için ‘En Yüksek İyi’yi bulmanın tek yolu etiktir.”
Ülkemizde azınlıkların hakları konusunda yaşanan sıkıntılar, onların hakları olduğu kavramını unutmamamız üzerine bir gerçeği de ortaya koymakta. Çünkü, onların haklarını korumak bir insan hakları görevidir.
İnsan haklarının önemi bireye, çoğunluğa ait olmasa bile çıkarlarının korunuyor olmasını garantiler. İnsan hakları ve demokrasi politik toplumun varlığını mümkün kılan karşılıklı etkileşim içindeki ön koşullardır. Aralarındaki etkileşim sayesinde bireylerin hem bireysel hem de kolektif bir şekilde kendi yaşamlarını belirleyerek yaşayabilmelerini sağlarlar. Bu nedenle de insan haklarının korunması ve gerçekleştirilmesi özünde demokratik bir projedir.
Taylan Antalyalı insan haklarına saygılı, demokratik bir yaşamı tercih ettiğinden dolayı başkaları adına empati kurması gayet insani bir tutumdur. Böyle bir empati kurmak; öfke ve kini bırakıp sevgi üzerine duygularını inşa etmesi beraber yaşamı kolaylaştıracak kimliklere saygılı kimliksiz bir taleptir. Koltuğu, kalemi, gözlüğü emanette olan birilerinden böyle bir talepte bulunmalarını beklemek o kadar yersiz olur ki…
İzin Verirsek Yok Oluruz
Önemli olan, Taylan’ın sahip olduğu sevgi ve saygı yoğunluğuna sahip olan herkesin sesini çıkartmasıdır. Eğer kin ve nefretin örgütlenmesine daha fazla izin verirsek bu emanet kurgu sahiplerinin de anlayamayacağı bir kötülük içinde yok oluruz.
Esas sorun homofobik durumdur. Eşcinsellere veya eşcinselliğe karşı duyulan nefret, önyargı, hoşnutsuzluk veya ayrımcılığın geldiği noktadır. Artık geldiğimiz noktada homofobik durumun nedenlerini anlamak araştırmacıların daha fazla gündemine girdi.
Taylan’ın giydiği sadece bir tişört ama, empati ile kurgulanmış bir saygıyı içinde taşıyor. Taylan Erzurum’da da aynıydı, İstanbul’da da aynı ve Londra, Paris, Berlin’de de aynı olacak.
Canı istediği zaman Erzurum’a da gider Paris’e de…
Sorun sizsiniz.
Müslüm Gülhan / NationalTurk